İmamı Azam adama, “Cinler ve şeytanlar senin parayı koyduğun yeri görmüşlerdir. Şeytan dünyanın tamamı para olsa, bir rekat namaza değişmez, yani razı olmaz. Tek parayı bulduralım da bu namazı terk ettirelim, engelleyelim diye sana paranın yerini hatırlattı. Allah murat etmeseydi şeytan yine bulduramazdı” buyurdu.
Ve yine adamın birisi üstü toprak dam olan bir evde yaşıyor. Birkaç kez yatağında insan menisine benzer bir sıvı görüyor. Hanımı son derece namuslu birisi. Hanımı ile istişare ediyor, nedenini bilemiyorlar. İmamı Azam’a gelip soruyorlar. İmamı Azam evinin yapısı nasıl, dam mı, ağaç mı, taş mı diyor. Adam üstü topraklı dam deyince; bak bakalım damda yarasa kuşunun yuvası var mı, diyor. Bakıyorlar ki, damda yarasa yuvası var. Yarasanın sidiği, aynen insan menisine benzer imiş. İmamı Azam bunu bildiği için olayı çözmüştür. Bunlar akılla ve düşünerek olan işlerdir. Demek ki Müslümanın en sağlam delili vahiy ve ona dayalı akıldır. Unutmamalıdır ki, dünya işleri ile ilgili konuların, problemlerin çözümünde en iyi rehber, yol gösterici aklımızdır.
Manevi konularda akıl yetersizdir. Vahye ihtiyaç vardır. Müslümanın itikadı budur. Şunu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıdır ki; Mevlana’nın ifadesi ile; “Dini konularda (helal-haram-ibadet) hususunda şeytan zehrini akıl balına katarak sunar. Aklın ermediği yerde nakile-vahye Kur’an’a, İslama bakmalıyız. Dünya sebepler dünyasıdır. Her iş sebep-sonuç esasına dayanır ama sebepleri yaratan da Allah’tır. Buna ‘müsebbibül esbab’ sebeplerin sebebi, Allah’ın mucizesi-keramet… Bunların ötesinde ulu Allah bazen sebepleri ortadan kaldırarak ol dediğini direkt yaratır. Örnek; Bir çocuğun dünyaya gelmesi için iki bedenin suyuna ihtiyaç vardır. Ama Hz. İsa babasız yaratılmış, su da (meni) söz konusu olmamıştır. Genelde bir saatlik bebek konuşamaz ama Hz. İsa, “Benim anam afivdir, temizdir. Ben bir peygamberim” diye konuşmuş, yani Allah sebepleri ortadan kaldırarak konuşturmuştur. İşte bu gibi olaylarda aklın sınırı son bulur ve beşikte İsa’ya “Ben Allah’ın kuluyum. Gale inni abdullah” dedirtir. (Meryem 30. Ayet)
Bu konuda dini ve din dışı birçok olaylar vuku bulmaktadır. Bunların hepsi Allah’ın emri ve yüce kudreti ile olmaktadır. Son bir olay anlatarak konuyu daha da açık hale getirelim. Yaratmak, yoktan var etmek, Allah’a mahsustur. Yok etmek de, Allah’a mahsustur. Bu akıl ermez olayların sebep ve hikmetlerini de bilen Allah’tır. Dünya yaratılalıdan beri, sebeplerini bilemediğimiz olaylar asırlar boyu insanların zihnini hep meşgul etmiştir. Aklının ermediği işlerle meşgul olanlar, sapıtmış. Allah’a teslim olanlar kurtulmuştur. R.SAV.e birisi kaderden sormuş, Efendimiz “Kader bir okyanustur. Ne kadar usta yüzücü olursan ol, sakın girme, boğulursunuz. Kaderini bilmen bilmemenden daha hayırlıdır. Herkes kaderini okuyabilseydi, hayat olmazdı” buyurmuştur.
Hz. Musa A.S. Ulu Allah’a bir meselenin sebep ve hikmetini soruyor. (Mesnevi 13 cilt sh.775) Dedi ki; “Yarabbi halkı yaratıyor, sonra zamanı gelince yok ediyor. Sonra yenilerini yaratıyorsun. Sebep ve hikmet nedir.” Ulu Allah, “Ya Musa, bunun sebep ve hikmetini biliyorsun, ama bizim sırlarımızı öğrenmek istiyorsun.” (Sureyi kehifde Hızır ile Hz. Musa’nın serüvenlerini okusun.)
“Ya Musa, sualinin cevabını öğrenmek için toprağa tohum ek, sebebini öğrenirsin” buyuruyor. Hz. Musa çiftçinin yaptığı gibi yaptı. Ekti, yetiştirdi ve biçti. Sapı samanı denesinden ayırdı. Ambarına koydu. Kendisine vahiy geldi. “Ya Musa, ektin, biçtin, yerine koydun. Bunu yapmaya da devam ediyorsun. Neden bunu devamlı yapıyorsun? Neden samanı daneden ayırıyorsun?”
“Yarabbi, yaşamak için bunu devamlı yapmak gerek. Samanı samanlığa, deneyi ambara koymak gerek” dedi. “İşte ya Musa, sen insan olarak kârı, zarardan ayırıyor, iyiyi kötüyü seçiyor herşey nereye layıksa oraya koyuyorsun.. Ben de senin buğdayı samandan ayırdığın gibi kullarımın imam-kafir günah-sevap, iyi-kötü olanlarını ayırmak, iyiyi cennete, kötüyü cehenneme koymak için itaat edeni ödüllendiriyor, isyan edeni de cezasız bırakmıyorum” buyurmuştur.
Dünyanın ahvali budur. Takdir Allah’a aittir. Gayret, çalışma, rızaya erme, cennete girme kullara aittir. Aklımızı hayra kullanıp, mutlu olmanın tadını çıkarmalı, en büyük nimet olan aklın kıymetini bilmeliyiz.
(SÜRECEK)