İNSAN HAYATININ ÖNÜ DEĞİL SONU ÖNEMLİDİR (İTİBAR SONADIR)
Bu yazımız; müminlerin emiri-halifesi Hz. Ömer R.A. zamanında ömrünü sarhoşları eğlendirmek için çalgı çalarak geçiren Çengi (çalgıcı) ihtiyarın yaşlanınca ve sanatını icra edemeyecek bir hale geldiğinde mezarlığa gidip Allah’a; “Yarabbi beni artık kimse dinlemiyor, son sazımı sana çalayım” deyip tam manasıyla Allah’a teslim olup büyük bir pişmanlıkla tevbekar olması ve ona Cenabı Hakkın sonsuz ihsanının tecellisi Mevlana hazretlerinin ‘Çenk (çalgı) çalan çalgının hikayesi’ başlığı altında Mesnevi’sinde bize sunduğu tevbe kapısının hiçbir zaman kapanmadığına, ulu Allah’ın affetmeyeceği hiçbir günahın olmadığına örnek teşkil eden bir olayın hikayesidir. Okumalı ve ümit var olup Allah’ımıza itimadımızı güçlendirmeliyiz.
Konuya girmeden önce, musiki ile ilgili olarak aklımda kalan bir iki bilgi sunmalıyım. Genel anlamıyla müzik zerrelerin hareketi neticesinde oluşan seslerin kulağa hoş gelmesidir. Dünyaya müzik insanla birlikte gelmiştir. Bir yerde insan varsa müzik de vardır ve müzik evrenseldir.
Her milletin kendi kültürüne göre müziği ve çalgıları vardır. Hele bugün müzik milletler arası bir olaydır. İnsanı etkisi altına alan en büyük güçlerden birisidir. İslamiyette müzik genel anlamda meşrudur. Enstrümanlar, yani çalgı aletleri de meşrudur. Ancak ne zaman haram olur. Müzik ve çalgı aletleri, insanı dinden imandan çıkaran, şehveti, haramı öven, yapanlara fırsat veren cinsi olursa sözü de sazı da haramdır. Ama insanın bedi-i hislerine hitap eden, söz ve saz ile ilahi, kaside, gazel, şarkı, türkü, hatta içinde haram bulunmayan yani yabancı kadınlarla yapılmayan, erkeklerin kendi aralarında olan eğlenceler, içinde isyan olmayan sözler ve o sözleri seslendiren saz eserleri haram değildir.
Hele bugün tasavvuf müziği alternatif müzik olarak topluma hakim bir müziktir. Elbette ki zaman içerisinde gelişen manevi müzik bugün revaçtadır. Aslında def, kudum ve cinsleri R.SAV. zamanında var olan bilinen ve çalınan R.SAV.in de görüp müsaade ettiği müzik aletleridir. Def, ritim aletidir. Müziğin esası da ritimdir. Helal olduğuna göre, diğer çalgılar da harama vasıta edilmedikleri sürece haram olmazlar. İnşallah zaman içerisinde müzikle ilgili bilgimiz nisbetinde bir makale yazabiliriz. Şimdi Mevlana hazretlerinin müziğin gücünü ve etkisini ifade eden bir beyitini sunalım:
“Hemçu İsrafil K’avezeş be-fen.
Mürdeganra can der-ayed-derbeden”
“İsrafil A.S. musikideki fenni ihtisasına bakın ki
İsrafil sura üfleyince ölüler diriliyor.”
Mevlana hazretlerinin bu iki beyitini açıklayan şairler bu hususu özdeyiş haline getirmişler.
“Ölülerin kıyametten önce dirilmeleri mukadder, mümkün olsaydı, iki şey ölüyü diriltirdi.
Bunlardan birincisi; evli iken ölmüş kocası dul kalmış ölü hanımın mezarının başına dikilsen de ‘ey felanca hanımefendi duymadınsa duy, kocan sen ölünce evlendi’ desen kocasına olan kıskançlığı onu diriltirdi. Yani kadının bırakın hayatta iken üzerine kuma getirilmesini, öldükten sonra bile buna razı olmaz demektir.
İkincisi ise, herhangi bir sebepten ölü dirilseydi, musiki onu diriltirdi, deniyor ki, bu da müziğin insan ruhu üzerindeki etkisini ifade bakımdan çok önemlidir. O bakımdan insanı bu kadar tesiri altına alan bir şeyi meşru şekli ile haram sayarsak, bu doğru olmadığı gibi, mümkün de olmaz. Yani kimse bunu dinlemez, ama müziğin insanı şehvet batağına götüren günaha daldıran söz ve sazı da haramdır.
Şimdi müziğin tesiri, meşruiyeti ve haram olan türü ile ilgili kısa malumattan sonra konumuza dönelim.
Gelelim çenginin hikayesine:
Çenk: Kanun gibi bir çalgının adıdır.
Cahiliye devrinde ve İslamiyetin geldiği yıllarda Medine halkı musikiye ve çalgıya düşkünlermiş. Çalgıcılığı meslek edinmiş çengiler, hem çalan ve hem de söyleyen enstrümanlar ve sazendeler varmış. Belli başlı ailelerden ud çalanlar mevcut idiler ve şarkıcılar da vardı. Örneğin Hz. Ali’nin kardeşi Cafer B. Ebitalib R.A.nın oğlu Abdullah R.A.’nın ud dinlemeye çok meraklı olduğu meşhurdur. İşte o zaman adı açıkça bilinmeyen ama sazıyla, sözüyle, sesiyle Medine’de meşhur olan bir çengi şarkıcı vardı. Hz. Ömer R.A.nın hilafeti zamanında ihtiyarlamış, elleri titrer hale gelmiş, sesi kesilmiş, sözü ve sazı dinlemez olmuş birisi vardı.
SÜRECEK