Mesnevi için Mevlana Hazretleri, “kalplerdeki manevi marazların-hastalıkların giderilmesi, Kur’an’ın şifasının ve hüzünlerin cilasının insanlığa ulaştırılması, Kur’an’ın açık ve kapalı manalarının aktarılmasıdır” diyor.
“Kur’ani hakikatların insanlığa en iyi, anlaşılır ve uygulanabilir bir şekilde aktarılabilmesi için de, Kur’an’ın özüne, insanlığa verilmek istenen mesaja iyi vakıf olmak gerekir” buyuruyor.
“Bunun için de maddi ve manevi ilimlerin ahzı öğrenilmesinin ötesinde hikmet ilminin manevi mertebelerini yaşayarak geçmek-bilmek gerekir” diyor. “Bu da Allah’a hakiki manada kul olmaktan geçer” buyuruyor. Bunu da şöyle ispatlıyor:
1.İnsan benliğinden sıyrılacak, insandaki ben yok edilecektir. Allah’ın büyüklüğünde insan nefsi yok olacaktır. “Büyüksün ilahi büyüksün büyük. Büyüklük yanında kalır pek küçük” diyor. Yine Mevlana’nın ana düşüncesi: Engin teslimiyet ve sonsuz hoşgörüyü anlatan ve Mesnevi’nin 25 bin beyitin bel kemiği olan şu beyitleri çok önemlidir:
Mevlana buyurur ki farisi ifadesiyle:

“Men bende şüdem, bende şüdem, bende şüdem
Men bende behaclet beser-efgende şüdem
Her bende şeved şad ki azad şeved
Men şad ezanem ki Türa bende şüdem

Yani:
Ben kul oldum, kul oldum, kul oldum Ben kulluğumun zayıflığını bildim. Kulluğumu hakkiyle yerine getiremediğim için utandım. Ve başımı önüme eğdim. Her köle azad olup hür olunca sevinir. İlahi ben ise sana kul olduğum için seviniyorum”.
Bu sözleri Hazreti Mevlana’nın en üstün sözlerinden birisidir. Hazreti Mevlana bu dörtlüğü şöyle açıklıyor. Yani bu beyitleri şerheden büyük alim Tahirul Mevlevi açıklıyor;
“Yüksek seciyeli zevatı kiram, bedenlerini ve ruhlarını insanların maddeden yücelmiş makam, mevki, mal ve mülk ehlinden bir hulus-fayda temin etmek için eğilmezler, hürmetleri Allah’adır. Allah bedeni ekabire reverans yapmak için değil, namaz esnasında rükû için eğilmek, ellerin zenginlerden atiye almak için değil, himmetin hakiki sahibi olan rezzakü alem olan ulu Allah’a dua için yaratmıştır. Alın, ancak Allah’a secde eder. Bel ancak Allah için bükülür” diyor ve bunu yaşantısı ile ispat ediyor.
Devrinin Selçuklu hükümdarı sanırım Alaeddin Keykubat, Mevlana’yı huzuruna çağırır. Kibirli bir eda ile, altından yapılmış tahtını takdim eder. Buyur, otur, der. Mevlana hazretleri de, Ben altın tahttan inip te ağaç tabuta binen şahlardan değilim. Benim manevi saltanat fermanımın unvanı Halidina fiha ebeden ayetidir. Yani bitmeyen ölümsüz ebedi tahta oturmaktır. Hülasa; Evliyaüllah hazeratının şiarı, kendini Allah’a karşı fakir, aciz görmek, insanlara karşı da minnet etmemektir, buyurur ve sözünü Nisa Suresi 77. Ayeti ile taçlandırır: “Dünya menfaatleri (malı, mülkü, makamı, mevkisi, zevki, sefası, yani bu dünyanın tamamı bir kişinin olsa) dünya malı azın azıdır. Gerçek ve çok olan ebedi süren ahiret nimetleridir. Allah hiçbir kuluna bu kadar haksızlık yapmaz. (Kur’an’ı Kerim sh.89) Bununla beraber ebedi hayatın, cennet nimetlerinin ebedi olarak elde edilebilmesi için de mutlaka sebebine sarılarak, usulüne uygun olarak çalışıp çabalamak, başkasının ianesi ile değil, kendisinin cehdügayreti ile kazanmalıdır, der. Kibarı evliyadan Beyazıdı Bestami’den örnek verir:
Beyazıdı Bestami, Evliyanın büyüklerindendir. Kerametleri olağanüstü halleri açıkça görülen bir velidir ki, Horasan’ın Bestam şehrinde doğmuş bir asır kadar yaşamıştır. Hic. 260’ta ölmüştür. Şöyle bir fıkrası meşhurdur: Beyazıdi Bestami hazretlerinin kerametleri o asırda beldelere yayılınca herkes koşup Beyazıdın kürkünden bir parça koparıp himmet alma peşine düşmüşler. (Bu arada keramet nedir onu bilmek gerekir) Yüce Allah kâinata bir nizam bir intizam koymuş, fiziki yapı aynı düzende hareket eder, şaşmaz. Örneğin güneş sabah doğar, akşam batar. Gece-gündüz, ay-yıldızlar, mevsimler, ağaçlar, bitkiler, hep aynı. İnsan doğar, büyür, yaşar, ölür vs. gibi. Buna ilahi kanun, ilim literatüründe tabiat-doğa kanunu denir. Gerçeği Allah’ın koyduğu kanundur ki, adına sünnetullah denir. Ve ayetlerde de ifade edildiği gibi değişmez.
Yüce Allah, insanlara rehber olarak gönderdiği peygamberlerini, olağanüstü, insanüstü güçlerle desteklemiş. Dinini ispat için onlara mucize denen yetenekler vermiştir ki, bu da ancak Allah’ın izni ile olmaktadır. Örneğin, R.SAV.’in miraca çıkması, ayın ikiye ayrılması, harplerde Müslümanların meleklerle desteklenmesi, geleceğe dair efendimizin haber vermeleri, parmaklarından suların akması, taşların, ağaçların, hayvanların R.SAV.le konuşmaları gibi normal insanların yapamayacağı işlere mucize denir ki, Kehif suresi (18. Sure) 110. Ayetinde R.SV. der ki: “Ben, ancak sizin gibi bir beşerim. Ancak bana sizden farklı olarak vahyi ‘Cebrail Allah’tan haber’ getiriyor” buyurulmuş. Yani mucize olayı peygamberlere verilmiştir. R.SAV. vefatından sonra peygamber gelmeyeceğine göre, peygamberin vekili gerçek ulema, alimler ve evliya velilerdir. Velilerin olağanüstü hallerine de Keramet denir.
Bu izahtan sonra Beyazıdi Bestami’nin kerametine gelelim: Horasan halkı himmet almak, kerametini merakla görmek isteyenler onun kapısına tekkesinin önünde büyük bir kalabalık oluşturmuşlar. Hazreti Beyazıd’ın kürkünü, postunu, eşyalarından bir parça alabilmek için izdiham yaratmışlar ve bütün eşyayı paramparça etmişler. Bu durumu hayretle ve ibretle seyreden Beyazıdi Bestami hazretleri müridlerine ve insanlara şu tarihi gözleri sarfetmiş: “Ey evlatlarım, vallahi Beyazıdin eşyalarının parçalarını üzerimizde taşımak size bir fayda vermez. Çalışın. Dünyayı isteyen de ahireti isteyen de çalışsın. Çalışmadan hiçbirşey elde edilmez. Bırakın benim kürkümün parçalarını, üzerinizde taşımayı, billahi benim derimi yüzseniz de içine girseniz yine size bir faydası olmaz” diye haykırmış. “İlla çalış, illa çalış, illa çalışacaksınız. Emeksiz yemek yoktur. Haydi çalışın” demiştir.
İşte Mevlana hazretleri kendisinden çok önce yaşamış yüksek veli olan Beyazıdı Behrami’nin bu sözlerini Mesnevisine taşımış. Geçici dünya hayatı ve ebedi ahiret hayatının ancak çalışmakla kazanılacağını haber vermiştir. Bu ve buna benzer olayları Mesnevi’ye almış. İşte Mevlana Hazretlerinin bizi aydınlatıcı örneklerini sizlere makaleler halinde sunmaya devam edeceğiz.
DEVAM EDECEK