HIZIR ARAYACAĞINIZA, AKLI MİHMANDAR
YAPIN, AKILLI İNSANLARI BULUP DAŞININ

Gün gelecek bu adamın yerinde siz olacaksınız. Mahşerde-mizanda o zaman zatı aliniz ulu Allah’ın affını beklerken, at bunu ateşe denmesini bekler misin? Bunu düşünmeli cezayı ona göre vermeli.
Bana göre bu adamın cezası; paranın kendisinden tahsili gerekir. Üç aydır size çalıştığı için bu ücret borcundan düşülür. Çok yoksul ve fakir olduğu için böyle bir yol tuttuğu aşikârdır. Bu durumda devlet halkını görüp-gözetmek, onun ihtiyacını beytülmal -hazineden- karşılaması gerekir.
Sonra padişah kerem sahibidir. Cömerttir. Seha sahibidir. Padişah baba, tebaa halk onun evladıdır. İnsan evladına nasıl kıyar. Hüküm yüce padişahımızdır, der ve sözü bitirince, divanda seyirci gibi duran çocuk, ‘her şey aslına döner, herkes söylediği söz ve yaptığı eylemle tiynetini, asaletini belli eder’ diye bağırınca, padişahın dikkatini çeker. Bu sözü söyleyen çocuğa dönen padişah: ‘Ne demek istedin, hepsine aynı sözü söyledin?’ diye çocuk gibi görünen ama erdemli olduğu anlaşılan çocuğa sordu. O çocuk söze şöyle başladı:
“Ey Hızır’ı arayan, Hızır ile mülküne huzur ve nizam getireceğini uman iyi yürekli ve iyi niyetli padişah, hüküm vermede tuttuğun yol doğrudur, danışmak esastır. Ama danışmanın emin olması esastır. Yoksa adalet zulme dönüşür. Başvezirin görüşünü reddediyorum. O başvezir değil, sarayın keşkekçibaşı olmalıydı. Çünkü yaratılışı ve kabiliyeti o yöndedir. İkinci vezir de öyle. O da kızarma ustası olur. O da fırıncıbaşı olmalıymış. O da fırıncının oğlu olduğunu belli etmiştir. Üçüncü vezir de; onun da usta bir kasap olduğu anlaşılıyor. O da sarayın kasapbaşı olmalıymış.
Birisi aşçı, birisi fırıncı, birisi kasap, sonra vezir olmuşlar, ama, her şeye sanatları üzerine karar veriyorlar. Adaleti gözetmiyorlar. Herkes en iyi bildiği işi en iyi yapar. Bunlar da öyle yaptılar.
Yüce padişah insanın vücuduna bakınız. Hiçbir uzuv diğer azaların görevini tam yapamaz. Her aza ne için yaratılmışsa onu iyi yapar. Göz görür, ama duyamaz. Kulak işitir ama göremez. El, ayak ve diğer organlar hep böyledir. Öyle ise gözü kulağın yerine koyamayız. Herkesi kendi kabiliyeti ve yeteneği, bilgisi, tahsili, sanatı, eğitimi yönünde kullanmak gerekir. O bakımdan vezirlerin yanlış işte çalışıyorlar diyorum.
Devlet idaresi de vücut idaresi gibidir. R.SAV. ‘İşleri ehline veriniz. Aksi halde kıyameti bekleyin’ buyurmuştur. Ulu Allah’ın ayette, ‘İşleri, emanetleri ehline veriniz’ buyurması bundandır. Şimdi bu izahattan sonra, başvezirliğe şeyhülislam’ı getirmelisiniz. Diğerlerini de sanatları yönünde değerlendirmelisiniz.
Siz Hızır’ı arayacağınıza, akıllı vezir, akıllı mihmandar, danışman arayınız. İnsanın Hızır’ı onun aklıdır, dinidir. Hızır da gelse yapacağı budur.”
Bu olayları ibret ve hayretle izleyen suçlu makamındaki alim zat, “İşte Hızır budur. Buldum, buldum. Size Hızır’ı getirdim” diye bağırınca, çocuk şeklinde görülen Hızır ortadan kayboluverir. Hızır’ın söylediği bu sözler araştırılır. Birinci vezirin dedesinin, asıllarının keşkekçibaşı, ikincinin fırıncı, üçüncünün de kasap oldukları anlaşılmış. Padişah Hızır’ın dediklerini aynen yapmış. Aklını ve akıllıların aklını kendine emin danışman yapmış. Meclisine danışmadan karar almamış. Acele hüküm vermemiş. Köleyi de, kralı da aynı terazide (adalet terazisinde) eşit tartmış. Kendisi mutlu, ülkesi kutlu, milleti huzur bulmuş.
Demek ki, herşey aslına çeker. Önce aslı ıslah etmek gerekir. Allah insanı topraktan, Hz. Adem’i topraktan yaratmış, Adem’den de Hz. Havva’yı yaratmış. İhtiyar erkekler hayatın içki, kumar, zina vs. gibi kötü alışkanlıklarına bulaşmamışlarsa yaşlandıkça güzelleşir ve nurlanırlar. Hanımlar da öyle. Namazlı, niyazlı, nezih ahlak üzere yaşamış insanlar hastalık da çekseler yaşlandıkça nurani olurlar. Hem bedenleri hem de ruhları pak olur. Bu onların imanlarından, ibadetlerinden ve ahlaki yaşantılarından yansımadır. Hızır hikayesini de buradan anlatmış olduk.
SÜRECEK