MISIRLILAR FİRAVUNLARINA (HAŞA) TANRI DİYE
TAPIYORLARDI, ULU ALLAH HZ. MUSA’YI GÖNDERDİ
Daha evvelce ifade edildiği gibi, Mısır krallarına Firavun veya Kur’an’ın tabiri ile Firav denir. İnsanlar bunlara Tanrı diye tapar. İbadetlerini onlara yaparlardı, ki, bu zalim kralların insanları zulümle sömürmesinin bir sonucu idi. Bu hususta karşılarına çıkanları hemen yok ediyorlardı. İşte Hz. Musa AS. ile sahte Tanrı Firav’nin durumu da bu idi. Ulu Allah bu zalimleri uyarmak için peyamberlerini yönlendiriyordu. Firav’ine de Hz. Musa’yı peygamber olarak göndermişti. İşte onun Musa’nın serüveni de böyle bir olaydır.
Firavun bir gece rüyasında yakında Mısır’da bir erkek çocuğun dünyaya geleceğini ve Firavunun tacını tahtını yıkacağını gördü. O devirde o günün dünyasını kendilerine din adamı süsü veren yüzlerce müneccim, burç okuyucuları yönetir, krallara yön verirlerdi. O zaman en geçerli ilim sihir ve büyü idi. Firavun saraya müneccimleri “yıldız okuyucularını” topladı. Gördüğü rüyayı onlara anlatarak yorumlarını ve neticede alınacak tedbirleri sordu. Dalkavuklardan bazıları bunun hayal olduğunu, bunun kaale alınmamasını önerirken, bazıları bilgiçlik vs. gibi nedenlerle tedbir alınmasını yoksa haşa tanrılık saltanatının yıkılacağını söylediler.
Firavun, “o zaman tedbir nedir” dedi. Müneccimler; “tedbir şudur ki, sizin tacınızı tahtınızı yıkacak çocuğun ana rahmine düşmesini ve dünyaya gelmesini önlemek. Bu çocuk İsrail oğullarından doğacak olan bir çocuk.” Şu hatırlatmayı yapalım, o zamanlar Mısır halkı iki grup genel anlamda bir kısmı Gıbti, Mısır’ın yerli asıl halkı, ikincisi Sıbti. Beni İsrail oğulları Gıbtiler efendi grubunu, Sıbtiler de köle grubunu oluşturuyor. Gıptiler, beni İsrail oğullarının hiçbir hakları yok. Esir gibi Gıptilere hizmet etmek. Firavun Gıpti, Musa AS. de Sıptilerden. Şimdi sihirbazlar, müneccimler Hz. Musa’nın doğmasını, ana rahmine düşmesini yıldızlara bakarak hüküm çıkarıyorlar ve “işte şu gece ana rahmine düşecek ne yapalım?” diye düşünüyorlar. O gece İsrail oğullarının erkeklerini kadınlarından ayıralım. Erkeklerle hanımlarının ilişkisini keselim.
Ve gerçekten bu hususta olağanüstü bir çaba harcıyorlar. Yazının başında bu olayı ve benzerlerini kastederek insan aklının almayacağı, şaşılacak olayların olacağını ifade etmiştim. Ama bunların çoğu ayetlerle bildirilmiş ve doğruluğu ortaya çıkmıştır. Hz. Musa’nın 6 veya 8 bin yıl önce yaşadığı tahmin ediliyor. Yani binlerce yıldır bu olayların gerçek olduğu bugün Mısır’da bulunan tarihi eserlerin akıllara durgunluk veren piramitler ki bir taşı 4 bin kilo, 4 tonmuş…Bunun incelenmesi sonucu bu anlatılanların tastamam doğru olduğu anlaşılmıştır. Yüzbinlerce esir İsrailliler bu piramitlerin yapımında yıllar boyu çalıştırılmıştır. Şimdi konuya dönelim.
Müneccimler, Hz. Musa’nın ana rahmine düşmesini önlemek için o gece Beni İsrail’in erkeklerini şehrin meydanına çağıralım. Hüşa tanrınız Firavun size hicapsız perdesiz görünecek ve sizlere hediyeler verecek diye tellallar çağırttıralım. (Zira Firavunun yüzüne bakma haram ve yasakmış. Onun yüzünü görmek Tanrı’yı görmekmiş) Yemekler inamlar, ihsanlar verelim ve o gece İsrail’in erkeklerini kadınlarından ayıralım. Bu nasıl ahmaklık! Havayı, taşınan terazide tartmaya benziyor. Birisi taş, birisi hava, ele avuca gelmez. Düşün ama bunlar olmuş. Yani gerçekte ulu Allah’ı tanıyıp ta onun varlığını ve birliğini akıl etme yerine kendileri gibi yiyen, içen, yazan vs. yani insan olan birisine, firavne Tanrı diye tapmanın saçmalığın kabul etmesi tercih etmeleri akla zarar. Ama bu sanıyorum zulümlerden bir şeydir.
SÜRECEK