29 Aralık 2023 günü oynanması planlanan Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad’da çıkan kriz sonucu yapılamamış oluşu, adeta bir Arap düşmanlığına dönüştürülmüştür.

İşte bu olgu, ülkemizde zaten var olan ötekileştirme olgusunun dışa yansıyan bir şekli olmuştur.

       Ve de yıllarca içteki ötekileştirilenlere iç düşman gibi, dıştaki ötekileştirilenlere de dış düşman gibi bakılmıştır.    

               ***

Peki, nedir ötekileştirme?   

Ötekileştirme sosyal ve siyasal hayatta kendi gibi olmayanı, kendine benzemeyeni dışlamak; sosyal ve siyasal değerlerin dışında tutmak, potansiyel bir düşman olarak görmektir.

Elbette böyle bir olgunun arkasında, birikmiş toplumsal korkular, önyargılar, saplantılar ve de özellikle sisteme egemen olma anlayışı vardır.

Nitekim ülke içinde halkın bilinç düzeyi yükselmeye başladığında, sistemin sahipleri ve sistemin toplum mühendisleri derhal harekete geçmiştir.

Kullanılan dil ve söylemlerle ötekileştirme olabildiğince beslenmiş, toplumun dokusuna ve yetişen neslin belleklerine kazınmıştır.

Sonuçta, sosyal ve siyasal hayatta ayrımcılığı besleyen bir olguya dönüşmüştür.

         ***

Çünkü ötekileştirmenin dokusunda karşı kimliğin reddi vardır.

Ve de bugün toplumsal barışın önündeki en büyük, en önemli engellerden biridir.

Ayrıca ötekileştirmede bir aşağılama, bir suçlama, bir hakaret dili vardır. Bilinçaltı, adeta yıllarca bu suçlayıcı ve aşağılayıcı ifadelerle doldurulmuştur.

Nitekim kullanılan Kızılbaş ve Yezit terimleri, Alevi ve Sünni kesimlerce asırlarca bir suçlama, bir hakaret ve bir ötekileştirme terimi olarak kullanılmıştır.

Özellikle Alevi kesim bunun acısını çekmiş, yıllarca adeta kimliğini saklar olmuştur.

         ***

Elbette ötekileştirme dilinden toplumun bütün kesimleri de nasibini almıştır.

Araplar için:

Anladıysam Arap olayım ve Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzügibi

Kürt'ler için:

Kürt'ü koyma avluya, Kürt'ten olmaz evliya ve Ağaçtan maşa, Kürt'ten paşa olmazgibi

Gayrimüslimler için:

Gâvur, yine gâvurluğunu yapargibi

İşte bu hakaret ve aşağılayıcı sözlerle ötekileştirme, belleklere olabildiğince yerleştirilmiştir.

Ve kadınlar için:

Kaşık düşmanı ve Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksingibi

Yahudi'ler için:

Yahudi pazarlığı ve O, ne Yahudi’dir ogibi

Ermeni ve Rum'lar için:

Ermeni dölü / Ermeni tohumu ve Rum dölü / Rum tohumugibi

Romanlar için:

Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış ve Çingene çalar, Kürt oynargibi

Yani bu gibi sözlerle, ötekileştirme ve ötekileştirmenin beslediği ayrımcılık, günlük konuşma diline de yerleştirilmiştir.

         ***

İşte bu ve benzeri sözler:

Farklılıklara böyle bir toplumsal bakış, siyasetin ötekileştirme politikasına uygun bir iklim yaratmıştır.

Daha da önemlisi, bir arada yaşayabilmenin koşulu olan demokratik yapının inşa edilememiş olması, böyle bir toplumsal zihniyetin gelişmesini beslemiştir.

İşte bu olgudur ki, yaşanan tüm acı olaylara uygun ortamı hazırlamış, katliamlara varan toplumsal felaketler yaşanmıştır. Çorum, Maraş, Sivas olayları gibi

Ve de öyle bir toplumsal zihniyet oluşmuştur ki; öldükleri güne kadar İlhan Selçuk annesinin Ermeni olduğunu, M.Ali Birand annesinin Kürt olduğunu söyleyememiştir.

Ama bugün, kendisini ötekileştirilmiş olarak gören ve öteki olmamanın mücadelesini verenlerin sesi yükselmiş, bu olgu giderek kırılır olmuştur.

Zaten yapılması gereken de:

İçe yönelik ötekileştirmeyi, toplumsal bir uzlaşmaya dönüştürmek olmalıdır.

Emperyalizmin kol gezdiği bölgemizde ise Arap dünyasına olduğu gibi dışa yönelik ötekileştirmeyi kırmak, bölgesel bir dayanışmaya dönüştürmek olmalıdır.

Çünkü ötekileştirme içte çatışmayı, dışta bölgesel yalnızlaşmayı, özellikle tetikleyen tehlikeli bir olgudur.