Yaklaşan genel seçimler nedeniyle ülkemizin siyasal gündemi oldukça yoğun. Son zamanlarda Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerde yaşanan siyasal gelişmeler de buna eklenince gündemi takip etmek daha da zorlaşıyor. Bir önceki yazımda ünlü tarihçi ve Ortadoğu uzmanı Bernard Lewis’in açıklamalarına değinmiştim. Ünlü tarihçi iktidarın kurumları ele geçirmede çok mahir olduğunu söylüyordu. Yasama ellerinde. Yürütme ellerinde. Yargıyı istedikleri yapıya kavuşturdular. Medya neredeyse tümüyle iktidarın kavuğunu sallıyor. YÖK tümüyle kendilerinin oldu. Anayasa Mahkemesi artık kendi istedikleri kararları alacak. Silahlı Kuvvetler tümüyle pasifize edildi. Koskoca generaller canları başları derdine düştüler. Balyoz davasında 163 askere tutuklama kararı çıktı. Zaten davaya bakan yargıçların bir çırpıda değiştirilmesi hayra alamet değildi. Zira bu değiştirmenin makul bir açıklaması da yapılmadı. Ülkede işsiz sayısı gittikçe artıyor. Yoksulluk diz boyu. İstatistiklere göre enflasyon oranı rekor düzeyinde düşük. Ama, çiftçi köylü bitmiş tükenmiş. Her ne hikmetse övünülen ekonomik büyümeden kimsenin yararlandığı, bir pay aldığı yok. Hem ekonomik büyümeden söz ediyoruz hem işsizliğin artmasından.

İktidar bunları o kadar güzel manipule ediyor ki, her şey süt liman. Sadece bizim gibi körler (!) bunları bir türlü göremiyor. Zaten artık ülke sorunlarını geçtik. Şimdi Ortadoğu’da çıkış yolu arayan ülkelerin modelliğine soyunduk. Onlara akıl veriyoruz. Bizim gibi ileri demokrasiye (?) kavuşmaları için sabah akşam öğüt veriyoruz.

Demokrasilerde muhalefet iktidardan daha önemlidir. Ana muhalefet partisi bu iktidar var olalıdan bu yana ilk defa Kılıçdaroğlu sayesinde bu iktidarı sallıyor. Ancak, yandaş medya ve yazarları patronlarından aldığı emri o kadar güzel yerine getiriyor ki, hemen her köşe yazısında ve televizyon programlarında muhalefeti eleştirmek ve ona yüklenmek tek prim kaynağı. Neden Kemal Kılıçdaroğlu Kürt sorunu demiyormuş? Alevi açılımı konusundaki projesi neymiş? Yapacaklarının kaynağı sorulduğunda ‘Kaynak benim. Benim adım Kemal. Teminatı benim’ demesi olmazmış. Hani dedim ya muhalefete yüklenmek en ucuz polemik. Birisi de çıkıp bunları dillendiren sizsiniz. Sizin bu konulardaki somut projeleriniz nerede diye soran yok. Kimse endişe etmesin. Cumhuriyeti kuran bu parti tüm sorunların üstesinden gelecektir. Bu sorunları CHP’nin dışında birilerinin çözmesini beklemek yersizdir. CHP, ileri demokrasiye inanmış bir parti olarak demokrasinin kuralları içerisinde ülkemizi bölmeden parçalamadan bu sorunları çözüme kavuşturacaktır. CHP’nin doğası da kimyası da bu sorunların üstesinden gelecek niteliktedir. Çünkü CHP, bu sorunları veya açılımları oy avcılığı için kullanmaz.

Bu sabah tesadüfi olarak bir televizyon kanalını açtım. İsimlerini bilmediğim iki gazeteci veya televizyoncu CHP’yi tartışıyorlar. Yaşça daha genç olduğunu tahmin ettiğim gazeteci güya espri yapıyor ve arkadaşına soruyor. Biliyor musunuz diyor AKP gelecek seçimlerde bir ajansla anlaşmış. Arkadaşı soruyor. Hangi ajansmış bu diye. Genç olan yanıtlıyor. Ajansın adı CHP diye. Sevsinler sizin esprinizi.  Hani CHP yi eleştirmek moda ya. Yok Süheyl Batum askere böyle demiş, Hurşit Güneş Kürtlere böyle demiş. Son yıllarda askere en ağır hakaretlerde bulunanların kimler olduğunu bu millet çok iyi biliyor. Askere laf söylemeyin. Ordu hepimizin gururu ve onuru. Ordumuz artık asla ve asla darbe yanlısı değildir. Ordumuzun böyle bir düşüncesi yoktur. Dediğinizde hemen asker yanlısı, darbe çağırıcısı oluyorsunuz. Postal yalayıcısı oluyorsunuz. Yok öyle çifte standart. Bir siyasetçimizin tabiriyle “Sizi gidi darbeciler sizi” demekten öte lafa gerek yok sanırım. Ayrıca da asker ekmeğiyle büyümüş, okumuş bir akademisyen olarak bu insanların orduyu savunmalarına da sevinmiyor değilim. Ama şunu da söylemeden edemeyeceğim. “Hani dinime küfreden bari Müslüman olsa”.