Anadolu’da böyle bir tabir vardır:

“Sırtım ısındı.”

Yani yaz geldi demektir.

Yaz kıyafetiyle sokağa çıktığınızda her tarafınız,

Yani tüm vücudunuz ısınıyorsa bu tabir kullanılır.

Diğer zamanlarda o sıcaklığı dışarıdan alırsınız.

Köy çocuğu olarak ben ise;

“Önü şişhane, arkası tophane” diyerek ısındığımızı sanırdık.

Köylerimiz hep böyle idi.

Ama o mutluluğu arar oldum.

Yaklaşık 50 yıl evvel “yer ateşi” dediğimiz,

Üzerinde yemek pişirdiğimiz,

Ya da soba haline geldi ise daha da ısındığımız,

Hayır sadece yer ateşi ise tozun toprağın içinde önde ateşin ısısı ısıtır,

Arka tarafı ise soğuturdu.

Ama ne mutluyduk abi!

Sanki aile daha sıkı idi,

Dostlar daha sımsıkı idik.

Laf ortaya düşerdi.

Sadece o ocak,

Ya da soba başı idi hayatımızın kalan tüm parçaları.

1979’da yedek subay olarak Kıbrıs’a gitmiştim.

Kıbrıs henüz K.K.T.C. olmamıştı.

Rahmetli Denktaş’la keklik avına giderdik askeri garnizonların içinde.

Kekliğin ağaca konduğunu ilk kez orada gördüm.

Telefon başlı başına sorundu.

Özellikle Ercan Havaalanına gider, oradan ailemi arardım.

O zamanki Kıbrıs’taki yaşantıyı anlatır ve konuşmayı bitirirdim.

Kıbrıs’tan dönünce yıllarca anlattım.

Kıbrıs’tan dönüşte getirdiğim 31 ekran siyah beyaz televizyonla soba başında mutlu olmaya çalışırdım

Kıbrıs’ta bulunduğum süre içinde komutanlarımla yazın ortasında,

Yani sırtım ısınmış iken futbol oynardık.

Hem de alabildiğince mutlu iken.

Türkiye büyük bir ülkedir.

Her dönem vatandaşına mutluluk saçar.

Yeter ki içine siyaset girmesin.

Yoklukta da,

Varsıllıkta da hep mutlu olmasını bilmiştir.

Yeter ki araya kin,

Garez,

Ya da istismar girmediği sürece.

Sırtı ısınsa da,

Isınmasa da içimiz her zaman sıcak olmuştur.

Yeter ki kendi başımıza kalsak.

31.05.2022 – Ankara