Şeyh Bedreddin Mahmud, Bedreddin Simâvî veya Simav’nalı Bedreddin diye anılan İslâm tasavvufunun Vahdet-i Vücud okuluna mensup Osmanlı mutasavvıfı, filozofu ve kazaskeri. “Şeyh Bedreddin İsyanı “diye anılan dini ve siyasi ayaklanmanın lideri.

Yaklaşık 9-10 sene önce Ulukışla’lı Ziraat Mühendisi arkadaşım Doçent Mahmut Dündar’la İstanbul Cağaloğlu’nda bir hazirede yatan Şeyh Bedrettin’in mezarını ziyaret ettik. Şeyh Bedrettin’in meşhur eserinin adı Varidat’ tır.

Şeyh Bedrettin diyor ki ;

Kim kaldı gök kubbe altında kaim, / Birin gelir birin gider her daim,

Adem ki alemde üç günlük devran / Bizi de bu minval üzere yaz zaim…

Şeyh Bedrettin ilme vakfedilmiş bir ömrün, ete kemiğe bürünmüş abidesiydi.

Ateşe pervane kelebeklerin ışığa gelmesi gibi bir bir geliyordu dört bir yandan insanlar. Şeyh Bedrettin’den himmet ve medet umuyorlardı.

Arzum ki beşeriyet, eşit yaşaya fert fert,

Güneş misali eşit, toprak misali cömert.

Vehmimde bir maksut ki pür ateştir / Gör ki bu yeniden doğmakla eştir.

Müslüman, Ermeni, Yahudi, Urum, / Ceminde ruhuma erinç bulurum.

Başka bir alem var onun dilinde / Bir ışık doğmakta Urum elinde

Hakikat Hakk’ın ulağı / Değişir durur kılığı /Göklerin gözü var bende

Ve dahi yerin kulağı

Ben ki Şeyh Bedrettin’em, ölmem dünya durdukça

Lisana ben gelirim, bu toprak dil verdikçe…

Lakin, tedbir takdire mâni değil, murad-ı ilahi ne ise o olur.

Serez çarşısında kar yağarken asılıyor Şeyh Bedrettin. Asılırken kar yağdığı için başını çuvalla kapatmak isteyen cellada , “Güneşe perde olmaz..” demiş.

“Asılmaya giderken “Benziniz sararmış üstadım diyen Çelebi Mehmet’e de,”

“Güneş de batarken sararır sultanım.” dediği rivayet edilir.

SEYYİT NESİMİ (DOĞUMU;? ÖLÜMÜ:1404)

Tarihte iki Nesimi vardır. Biri 15. yüzyılda Bağdat’ta yaşayan, şeriata karşı geldi

diye Halep’de derisi yüzülerek öldürülen Seyyit Nesimi, diğeri 17.yüzyılda Anadolu’da

yaşayan Kul Nesimi.

“Meşhur “ Gâh çıkarım gök yüzüne seyrederim alemi,

Gâh inerim yer yüzüne seyreder alem beni… şiiri Kul Nesimi’nindir.

Bugün sizlere, yaşadığı 15. yüzyıla sığmayan, sözleri, şiirleri ve davranışlarıyla olay yaratan, şeriatın kurallarına başkaldıran sıra dışı, aykırı bir dâhi Seyyit Nesimi’yi anlatacağım. Seyit Nesimi’nin, zamana ve mekâna sığmayan, akıl ve mantık sınırlarını zorlayan beyitleri ve deyişlerini okurken dehşete kapılır halden hâle girerim.

Ben de sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam…
Gevher-i Lâ-mekân benem, kev-ü mekâna sığmazam…
(İki cihan içime sığmış, bense bu dünyaya sığmam. Mekân dışı, mekân üstü olma cevheri bende iken, yine de varlığa ve mekâna sığmam.)
Can ile hem cihan benem, dehr ile hem zeman benem,
Gör bu latifeyi ki, ben, dehr-ü zemana sığmazam.
(Ruhla cihandaş olan benim, âlemle zamandaş olan benim, sen bu latif hale bak ki, ne âleme sığarım, ne zamana sığarım.)
Gerçi bugün Nesimi’yem, Haşimiyem, kureyşiyem,
Bundan uludur ayetüm, ayatü şana sığmazam..
(Bugün Nesimi diye anılmakta isem de, Haşim oğulları soyundan, kureyş oymağındanım. Bundan dolayıdır ki, âlametim uludur ve ululuk sebebiyledir ki, alâmate, şana sığmam…)

Seyyit Nesimi akla, mekâna ve zamana sığmayan seçilmiş bir garip Âdemdir.
Ben de bir zamanlar Seyyit Nesimi için yazdığım ağıt dörtlüğümle Nesimi’yi zaman tünelinin derinliklerinden zamanımıza ve mekânımıza davet etmiştim.
Ne zaman Nesimi aklıma gelse,

Yüzülmüş tenine deri olurum.
Hallaç gibi çıkıp,”Enel Hak” dese,

Aklımı şaşırıp, deli olurum…(Mehmet Özata)

Âleme, mekâna ve zamana sığmayan ve kitapsız peygamber diye anılan Seyyit Nesimi’yi ve Şeyh Bedrettin üstadı sevgi saygı ve rahmetle anıyorum.

1 Haziran 2022