Mustafa Kemal Samsun’a çıktığı zaman hasta idi.

Beş altı saatte bir sıcak banyo yapmalıydı.

Bir hafta kaldıktan sonra Havza’ya gitti ve kaplıcaları da olduğu için bir müddet oraya yerleşti.

Havza’ya vardığında,

Kendisini karşılayanlara şöyle demişti:

-Hiçbir zaman ümit kesmeyeceğiz.

Bizi öldürmek değil,

Diri diri mezara sokmak istiyorlar.

Şimdi çukurun kenarındayız.

Son bir cesaret belki bizi kurtarabilirler.

Başka türlü de olsa,

Geriye dönme ihtimali yok ki…

İki gün sonra emrindeki komutanlara gizli bir emir yolladı.

Bütün milletin kan ağladığını,

İşgal ve topraklarımızı bölüşme gibi cinayetlerin telgraflarla bütün dünyaya karşı protesto edilmesi için halkı harekete geçirmelerini tavsiye etti.

Genel durum şu idi:

Osmanlıları yenen devletler ordunun silah ve cephanesine el koymaktadırlar.

Fransızlar Adana’yı,

İngilizler Urfa, Maraş ve Antep vilayetlerini tutmuşlardır.

Antalya ve Konya’da İtalyan askerleri,

Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunmakta;

İzmir’e çıkan Yunan ordusu Manisa ve Aydın’a yürümektedir.

Rumlar ayrıca silahlı çetelerle Karadeniz’de Pontus krallığı kurmak peşindedirler.

Ermeniler de Rumlarla birlikte.

Buna karşı İstanbul tamamıyla düşmana teslim olmuştur.

O ne derse yapmaktadır.

Yüreği yanan Türk Milleti kimsesiz kalmıştır.

Gerçi bazı vilayetlerde yurtseverler kendi bölgelerini kurtarma çarelerini aramak için birtakım dernekler kurmuşlardır.

Trakyalılar Trakya’yı Yunanlı olmaktan,

Erzurumlular Doğu vilayetlerini Ermenistan olmaktan,

Trabzonlular Trabzon’u Pontus olmaktan kurtarmayı düşünmektedirler.

Ayrıca Güney vilayetlerini Kürdistan bayrağı altında anayurttan ayırmak için bir dernek kurulmuştur.

İstanbul’daki yurtseverler,

Amerikan mandası altına girebilmeyi cana minnet bilmektedirler.

Dağılmış ordudan artakalan bir kolordunun merkezi Ankara’da,

Bir kolordu merkezi Bandırma’da,

Bir kolordu merkezi de Erzurum’da idi.

Bu kuvvetlerin çoğu ordu müfettişi olarak Mustafa Kemal’e,

Bir kısmı İstanbul’a bağlı idi.

İzmir’e çıkan Yunanlılar karşısında bazı kahramanlar,

Silahlı çetelerin başına geçmişler,

Çekile çekile çarpışıyorlardı.

Ayvalık’taki alayın komutanı da çıkan askere ateş açma emrini vermişti.

Görülüyor ki,

Herkes ıstırap ve isyan içinde idi……(Falih Rıfkı Atay. Babanız Atatürk. Pozitif yayını. S: 68-69. 2011. İstanbul)

Mustafa Kemal böyle bir ortamda;

Hasta,

Parasız,

Silahsız,

Vatan kuşatılmış,

Osmanlı yönetiminin neredeyse umurunda değil

Vatanın her karış toprağı düşman postalları altında ezilirken ortaya;

Hem şahsiyetini,

Hem makamını,

Hem bilgisini koyarak savaşmaya başlamıştı.

“Atatürk bu ülke için ne yaptı?” Diyenlere ithaf olunur. 17.06.2022. Antalya.