Mini kabine revizyonu birkaç gün önce yürürlüğe girdi. Ülkemiz için hayırlı olsun. Her değişim bir umuttur. Yeni Bakanlarımızdan elbette beklediklerimiz var. Bu yazı kapasitesinde sadece Milli Eğitim Bakanımızdan olan beklenti ve umutlarımız üzerinde durmak istiyorum.

 

Öncelikle şu saptamayı yapmak gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı zor bir görev. Geçmişten günümüze bu Bakanlıktaki değişiklik diğerlerinden oldukça fazla. AKP 10 yıldır tek başına iktidarda. Bu süre zarfında diğer Bakanlıklarda 1-2 değişiklik olmasına rağmen, Milli Eğitimde bu 5. değişiklik.

 

Geçmişe bakıldığı zaman, geride bıraktığımız 93 yılda Nabi Avcı 76. Milli Eğitim Bakanımız. Her bir Bakanın ortalama görev süresi yaklaşık 15 aya tekabül ediyor. Bu durum çok normal sayılmaz.

 

Milli Eğitimin çok sık değişen Bakanlara ve politikalara tahammülü olmasa gerektir. Biz eğitimciler “Eğitim meyvelerini geç veren bir ağaçtır” deriz. Neredeyse her Bakan bir şeyler yapmış ama, sonucunu göremeden gitmiş. Amiyane bir tabirle Milli Eğitim yaz boz tahtasına dönüşmüş.

 

Efendim, eğitimde değişim ve dönüşüm olmamalı mı? Elbette olmalı. Olmaması eşyanın tabiatına aykırı olur. Bilim ve teknoloji akıl almaz bir hızda değişiyor, gelişiyor. Dünya siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan hızla değişirken, biz eğitimde değişim istemiyoruz diyemeyiz. Değişimin lokomotifi kuşkusuz eğitim olacaktır. Başta eğitim programları (müfredat) olmak üzere, mesleki teknik eğitimden öğretmen yetiştirmeye kadar bir yığın husus, elbette ki değişecek ve değişmeli. 20. yüzyılın insan yetiştirme anlayışı ile 21. yüzyılın anlayışı mutlaka farklı olacaktır.

 

Ancak, eğitimde değişiklik sırf bir şeyleri değiştirelim düşüncesiyle yapılırsa yanlış olur. Hele hele akşamdan sabaha sistemi alt üst eden değişikliklere eğitimde hiç yer yoktur. Haklı gerekçelere dayanmayan sistem değişiklikleri, özellikle de siyasi mülahazalar neticesinde yapılıyorsa bundan ülke ve çocuklarımız zarar görür.

 

Cumhuriyet’ten günümüze bugün itibariyle 76. Milli Eğitim Bakanımızın atandığını yukarıda vurgulamıştım. Sayın Nabi Avcı’yı henüz görmedik. Bekliyoruz ve göreceğiz. Ancak, Geçmiş Milli Eğitim Bakanlarımızın neredeyse yarısını Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde 43 yıldır çalışan bir akademisyen olarak hatırlıyorum. Bunların artılarını eksilerini saymam o insanlara haksızlık olur. Bu zaten benim kanaatim olur. Yine kanaatimi söylemem gerekirse, içlerinde gerçekten iyi niyetlerle ve pedagojik gerekçelerle bir şeyler yapmak isteyenler çoktu. Ne yazık ki, sonucunu göremeden, meyvelerini alamadan görevden ayrıldılar. Devlette devamlılık esastır deriz ama, her gelen önce yapılanların hepsini bir kenara iterek sil baştan düzenleme yoluna gittiler.

 

Bu söylediklerime verilebilecek çok örnek var. Ama, bunları birkaç cümlede tartışmak imkansız. Yine de bir kaçını söylemeden edemeyeceğim. Örneğin, Vehbi Dinçerler’in özel dersaneler için girişimi vardı. Yanlış hatırlamıyorsam “Özel dersane olayını bir günde bitireceğim” sözleri kamu oyunda yankılanmıştı. Ama, özel dersaneler bu ülkede bir güç. Hemen rahmetli Özal’a koştular. “Şu Bakanına bir şeyler söyle” dediler. Dinçerler sözünü adeta geri aldı. Özel dersaneler 40-50 yıldır eğitimimizde bir kambur, velilerin sırtında bir yük olarak varlığını sürdürüyor.

 

Yine rahmetli Avni Akyol çok iyi niyetlerle bazı adımlar atmıştı. Kredili sistem ve Lise mezunlarına meslek edindirme gibi bazı projelere imza attı. Okullar, öğretmenler ne olduğunu anlayamadan vazgeçildi. Zaten sistem de buna hazır değildi dediler. Sonradan gelenler kendi projelerini uygulamaya giriştiler. Oysa, iyi bir proje gerçekten yararlı ise, onu devam ettirmek gerekirdi.

 

Milli Eğitimde hemen her Bakan ektiklerini biçemeden ayrılıp gidiyor.  Olan bu ülkenin çocuklarına oluyor. Veliler ve okul idareleri kafa karışıklığı içinde gün dolduruyor.

 

Son Bakanımız Ömer Dinçer ile ilgili de birkaç söz söylemek gerekirse, her halde yaptıkları en çok tartışma yaratan Bakan demek lazım. Yaptıkları doğru dürüst ne meslek camiasında ne de kamuoyunda tartışılmadan gece yarısı operasyonlarıyla uygulamaya konuldu. Her halde bu yüzden olacak ki, gidişi kurban kesilip davul zurna çalınarak kutlandı.

 

Şunu da itiraf etmek lazımdır ki, Milli Eğitim Bakanlığı en zor, en yıpratıcı Bakanlıklardan birisidir. Nedeni ise, ülkedeki 75 milyon insanın tümünü ilgilendiren kararların alındığı bir Bakanlıktır.

 

Yeni Bakanımız Nabi Avcı’ya bu zor görevinde başarı dilemek gerekiyor.

 

Küçük ve acizane bir tavsiye değil de bir temennide bulunmam gerekirse, kararlarını başta eğitim çevreleri olmak üzere, kamu oyunda yeterince tartışılarak alırsa, en azından gelecekte kendisinden memnun olanların sayısı olmayanlardan mutlaka fazla olacaktır. En azından selefinin durumuna düşmeyecektir diye düşünüyorum.