Son zamanlarda ordumuza o kadar çirkin saldırılar yapılıyor ki, bunlar tahammül edilir cinsten değil. Bir kaç gün önce Antalya’da idim. Arkadaşımla birlikte şehir içi dolmuşa bindik. Bir arkadaş ziyaretine gidiyorduk. Arkamızda oturan iki genç önlerinde oturan bizlerin de duyacağı biçimde Ergenekon veya Balyoz tutuklamasını konuşuyorlardı. Dolmuş o anda Silahlı kuvvetlerimize ait bir dinlenme tesisinin önünden geçiyordu. Gençlerden birisi mağrur bir eda ile “Bak kardeşim. Adamlar sahilin en güzel yerini işgal etmişler. Burada halkın hiç mi hakkı yok? Ayrıcalıklarının, saltanatlarının ellerinden alınmasına tahammül edemiyorlar. Onun için bağırıp çağırıyorlar” diyordu.

Bu sözleri duyan benim gibi 50 yaş üstü bir insanın şoke olmaması mümkün mü? Nedir askere karşı olan bu tahammülsüzlük. Birden bire askere bu düşmanlık kin nefret nereden çıktı? Ergenekon adıyla başlayıp Balyoz ile devam eden bir dizi tutuklamanın sonucunu hepimiz merakla bekliyoruz. Yüce adalete güvenmekten başka yapacağımız bir şey de yok. Yargı süreci devam eden bir olay hakkında hüküm vermek de elbette yanlış. Ama yargı süreci devam ederken tutuklanmış olan onca generali ve onların nezdinde yüce ordumuzu rencide etmenin ne anlamı var, kime ne faydası var? General de olsa kim yanlış yapmışsa elbette hesabı sorulsun. Biz Türk Milleti olarak, her zaman olduğu gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gönlümüzde en saygın kurum olarak yaşamasını arzu ediyoruz.

Ben iki oğlumu askere gönderirken duyduğum mutluluğu ve gururu hayatımda başka hiç bir şeyden duymadım. Kıbrıs Barış Harekatında şayet askerliğimi er öğretmen olarak yapmasaydım ben de belki bu harekatın içinde olacaktım. Keşke o mutluluğu tadabilseydim. Son zamanlarda bir günde 15-20 şehit veriyoruz teröre karşı. Yandaş medya maşallah komutanları suçluyor, onları yerden yere vuruyor. Sanki suçlu olan hep ev sahibi. Hırsızın hiç suçu yok. O zaman ister istemez insanın aklına şu geliyor: Maksat üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi?

Bunları söylediğiniz zaman statükocu oluyorsunuz, postal yalayıcısı oluyorsunuz. Bu ülkede Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Alevisiyle ve Sunnisiyle bir arada kardeşçe yaşamayı kim istemiyor? Kurtuluş Savaşını bu insanlar birlikte kazanmadılar mı? Demokratikleşme adı altında yapılan açılımlara kim ve neden karşı çıksın? Çağdaş demokrasilerde olan hak ve özgürlüklerin, bizim ülkemizde de, olmasını kim istemez?

Son günlerde Genel Kurmay Başkanımızın ve kuvvet komutanlarının istifaları üzerine yapılan yorumlar adeta kimyamızı bozdu. Kimilerine göre, ki Avrupa Birliği raportörü de onu söylüyor, Türkiye gerçekten demokratikleşiyor. Olup bitenler demokratikleşme yolunda önemli gelişmelermiş. Kimilerine göre generaller giderayak kendilerini aklıyorlarmış. Belki de hükümetle aralarındaki bir danışıklı dövüşmüş. Neler neler…Hangisine inanacağımızı şaşırdık adeta. Ülkemizin yaşlı ve deneyimli gazetecilerinden Kurtul Altuğ böyle bir durumun gerek Osmanlı Döneminde gerekse Cumhuriyet Döneminde olmadığını, ilk defa Devlet ve Silahlı Kuvvetler teamüllerinin alt üst edildiği bir olay olduğunu söylüyordu. Ama toplumda en ufak bir tık yok. Yargının, üniversitelerin ve diğer kurumların kuşatılmasına tepki vermeyen toplum bunu da kabullenmiş görünüyor. Allah sonumuzu hayır etsin. Bunlar ola dursun şehit haberleri hiç kesilmiyor. Van’da yine üç şehit. Ne oluyoruz? Terör azmış kudurmuş, ordu iyice etkisiz hale getirilmiş. Sonumuz ne olacak? Kamu oyu olarak olayların iç yüzünü bilemiyoruz. Kafalarımız allak bullak. Bu kaostan yüzümüzün akıyla çıkmayı temenni etmenin dışında söyleyecek bir söz bulamıyorum.