Bizim Mili Eğitim Bakanlığımız değişiklik yapmayı pek bir seviyor. Her gelen de gideni aratıyor.

Şöyle eskiye doğru bir bakarsak, gerek bakanlığın yaptığı deşiklikler gerekse de geçen zamanla birlikte bir bir kaybolan ve unutulanlar. Mesela nerde hayat bilgisi dersi, nerde yerli malı haftası, nerde zil ile teneffüse çıkma? Ve nerde 35 sene öğretmenlik yapıp da bir gün bile okula gelmemezlik etmeyen, rapor bile almayan öğretmenler?

        Nerde bir simidi üç kişinin bölüştüğü talebe arkadaşlığı, nerde ceviz çanta ve nerde öğrencilerin kendilerinde olmayan kitaplarını birbirine hediye ederek veya ucuz bir fiyata satarak 8-10 sene okunan kitaplar?

Daha eskide ise biraz daha ucuz oluyor diye sarı defter kullanan talebeler, öğle paydosunda okulun bahçesinde top oynayan çocuklar…

        Nerde anne baba bildiğimiz hademeler, nerde okulun fakir olan 30-40 çocuğuna okulun açık olduğu günlerde öğle yemeği veren orta halli ve varlıklı talebe anaları?

        Şimdi bunları niye yazıyorum; yine yakın bir zamanda yine bir değişiklik yapıldı ve kıyafet serbestisi getirildi.

Eskiden Türkiye'nin bütün okullarında talebeler aynı kıyafeti giyer ve her yerde belli olurlardı. Siyah önlük, beyaz yaka, ortaokulda şapka. 60’lı yıllarda şapka kalktı ve saç uzatma sevdası, öğrenci öğretmen sürtüşmesi çıktı. Şimdi de bu okul kıyafeti serbestisi diye bir şey çıktı, çocukların her biri başka bir şey giyiyor, biçimler değişik, renkler değişik.

        Bizim çocukluğumuz talebelik yıllarımız aklıma geliyor… Ben bekçi babanın düdüğünü çok arıyorum. Gerçi eskilerin her şeyini arıyoruz, nerde yumuşacık mis kokulu ramazan pideleri? Nerde Türk kahvesi, çay, çayın o tatlı rengi, keklik kanı gibi?

Mahallelerimizin postacıları ve onların getirdiği mektupları alınca heyecandan kalbi duracak gibi olan insanlar vardı. Analar, oğullarından, kızlarından mektup alınca onu okutmak için konu komşunun okullu çocuğuna koşarlardı. Komşuda, gözü yaşlı mektubunun okunmasını bekleyen analar, güzel havadisler okununca sevinçten ağlar, üzülecek bir şey yazılırsa yine ona da ağlarlardı.

Üniversiteyi kazanan talebeler dualarla otobüse bindirilir, sevinç gözyaşlarıyla uğurlanırlardı. Askere gidenlere marşlar, uzun hava türküler söylenirdi. Arkalarından su dökülür ve gelişinizi de karşılarız inşallah diye dua edilirdi.

Kıyafet serbestisi dedik eski günleri yâd ettik…

Saygı ve sevgilerimle.