-Çok kıskançsın, çok kıskanç... Korkuyorum! dedi, kadın.
-Evet, gülüm! Diyebildi, adam...
-Kıskanıyorum, bununla gurur duymalısın... Çok değerlisin, benim için... Evet, çok değerli!
-Tüm inançlarımın üzerine yemin edebilirim! Değerlimsin...
-Biliyorsun, sana gelinceye kadar, sevda üzerine düzinelerce deneyimim olmuştu... Sevdalı öyküler, şiirler de yazmıştım...
-Şöyle ya da böyle..."Tam, eleğimi eledim. Duvara astım!" Derken... Sen geldin, gülüm!
-Gülüm mü, dedim, sana? "Gülüm!"
-Şimdi, farkına vardım... Sana ilk kez..."Gülüm!" diyorum?
-Neden?
-Neden, böyle dedim?
-Bak, kadınım... Bunun nedenini, birlikte bulmalıyız...
-Biliyorsun, ben kadınları, çiçekleri çok severim!
-Demin de söylediğim gibi... Benim düzinelerce kadın deneyimim oldu... Yüzlerce de çiçek yetiştirdim... Onların arasında, güller de var, her renkten, her kokudan... Ömürleri, kısacıktı!
-Hepsine... Hepsine çok emek verdim... Tam elime alıp, kokusunu içime çekmek isterken, şimdi, yoklar! Güller ve sevgililer... Artık,"Sevda" üzerine, öyküler de yazmıyorum, yazamıyorum!
-En son, sen geldin! Biliyorsun, sana da çok emek verdim, veriyorum...
-Sıkıldığını, hissediyorum! Senin de dediğin gibi, uydurukça sözcükle; "duyumsuyorum!"
-Kadınım... Ben, hayali bir sevgili değilim, soyut değilim... Etten, kemikten, elle tutulan... Primatım, ben! Yani, ilkel! Yani, somut! Benim bir ağırlığım var! Biliyorum, sana ağır geliyorum... Taşıyamıyorsun, artık beni!
- Başlarda da söylemiştim! Ben hissederim! Şimdi, ayrılık zamanı! "VEDA" zamanı... Sen de gideceksin!
-Herhalde, onun için ansızın:"Gülüm!" diyiverdim, sana! Kendimi artık,"Fareler ve İnsanlar"daki ilkel yaratık(!) gibi, DUYUMSUYORUM!
-Saçlarını okşarken, seni incitirim. Öperken, boynunu kırabilirim... Gülü koklarken, sapını kıran..."KOCAOĞLAN!" gibi!
-Evet, kıskanıyorum... Çünkü, seni yalansız-dolansız seviyorum!Yalansız...Dolansız!
-BEN, BUYUM!
-GÜLÜM! Derim, ben...
-KARÇİÇEĞİNİ, bilmem!
Aşık Veysel gibi...
"ÇİĞDEM"
Derim!
Adamsa...
Ağlıyordu!