Şu bizim 68 kuşağı. 70’li yılları o kadar özlüyorum ki. Neyini? İnsanların sağcı solcu diye ayrıştırıldığı, her gün sokaklarda onlarca insanın öldürüldüğü günlere mi özlem duyuyorum? Hayır. Bugün daha iyi anlıyoruz ki aynı güçler her iki tarafı da kullanmışlar.

 

Benzer aile yapıları olan, aynı sosyo ekonomik yapıdaki ailelerin çocukları olan iki arkadaşsınız. Siz şu tür yayınları okuyor, şayet solcuyum, sosyal demokratım diyorsanız onun gözünde komünist, hatta dinsiz imansızsınız. O da ülkücüyüm sağcıyım diyorsa o tür yayınları okuyorsa sizin gözünüzde gerici ve faşist. Nasıl olur? Her ikiniz de muhafazakar hatta dindar bir aileden geliyorsunuz. Ama, şurası muhakkak ki, her ikiniz de bu ülkenin ileri gitmesinden başka bir düşüncesi olmayan idealist insanlarsınız.

 

70’li yılların henüz her şeyin silaha bırakıldığı dönemlerini bir yana bırakırsanız, bunları karşılıklı tartışabiliyordunuz.

 

Yıllar sonra, 70’li yıllarda, zaman zaman hararetli tartışmalar yaptığımız bir arkadaşımla karşılaştık. Eski günleri özlemle yad ettikten sonra arkadaşım, “Yahu biz ne kadar cahilmişiz. Bakıyorum sen de, ben de benzer ailelerden geliyoruz. İkimiz de kıt kanaat geçinen köy çocuğuyuz. Sen şu köylüsün ben bu köylüyüm. Ama, birbirimizi farklı görüyorduk” dedi ve ekledi. “Ama, şunu itiraf etmeliyim ki, biz galiba birbirimizi fikren eğittik.”

 

Doğrudur. O kuşak, mutlaka okurdu. Neye inanmışsa onu da, karşı fikri de okurdu. 1980 sonrası öyle bir gençlik yetişti ki, okumayan, düşünmeyen sorgulamayan bir gençlik. Biz yetişkinlerde de kafa karışıklığı o zaman başladı.

 

80’li yıllar. Dünya’da liberalizm rüzgarları esiyor. Rahmetli Özal da transformasyon falan diyerek ülkeyi hızla değiştiriyor. Boğaz köprüsünü satardın satamazdın tartışmalarını izliyoruz. Bunlara karşı da olsak, bir de baktık ki alışmışız. Zaten Özal da sana ve yaptıklarına alışamadık diyen birisine kendi ton ton üslubuyla “alışırsınız alışırsınız…” demişti.

 

Ama gel gelelim bizim kuşağın kafaları karışık. 70’li yıllarda savunduğumuz birçok ilkeyle çelişiyoruz. Ortak amblemimiz olan Birinci sigarası gitmiş, herkesin cebinde Marlborolar ve çeşit çeşit lüks sigaralar var. Derken esas kafa karışıklığı geliyor. 80’li yılların sonunda bir gecede Berlin Duvarı yerle bir oluyor. Sovyetler dağılıyor. Demirperde kalkıyor. Hadi çık işin içinden. Soğuk savaş bitmiş, solcuyum falan demek bir dönem ilericilik iken bir gecede gericilik oluyor. İnsanlar sizinle alay ediyor. İnsana “siz hala Sovyetlerden kalma fosiller misiniz?” diyorlar.

 

Bu sefer de ortalıkta bir küreselleşme, globalleşme söylemi hüküm sürüyor.  Bu milletin fakir fukara zamanlarında sahip olduğu, dişiyle tırnağıyla meydana getirdiği her şey yerli yabancı demeden satılıyor. Nasıl kafa karışmasın. Hadi gel de bir şey söyle.

 

Varsa da yoksa da Amerikan hegemonyasına dayalı tek kutuplu düzen pompalamıyor. Yahu bunlar nereden çıktı? Kafalarımızı karıştırdınız. Oysa biz 70’li yıllarda kendimizle daha barışıktık. Ortada bir tahterevalli vardı. Karşıtlarımız tahterevallinin bir ucunda, biz öteki ucunda oyunumuzu sürdürüyorduk.

 

Tüm bunlara ezber bozduk diyorlar. Doğrudur. Hele son 10-15 yılda ezberimiz falan kalmadı. Okullarda okuduğumuz tarih hep yalan dolan doluymuş. Resmi tarih dedikleri bu tarihin karşısına gayri resmi tarih söylemleri çıktı. Televizyonlarda özel kurulmuş, bilimsel derinliği tartışmalı tarihçiler türedi. Geçmişte ne yapılmışsa hepsi düzmece. Dünyanın hala 20. yüzyılda yetişmiş en büyük lider saydığı Mustafa Kemal ve O’nun arkadaşları için alçakça söylemler geliştirildi. Dersim mi? Bir katliamdı. Menemen mi? Dindarları aşağılamak için uydurulmuş bir olaydı. Daha onlarca tarihi olay. Gayri resmi tarih adı altında yeni bir resmi tarih oluşturuldu.

 

Geçenlerde bir arkadaşım bir espri yaptı. Gazeteler Sayın Başbakan’ın odasında böcekler bulunduğunu yazıyordu. “Yahu bunda da Atatürk ile İnönü’nün bir parmağı olmasın” deyiverdi. Güler misin ağlar mısın?

 

Velhasıl her şey alt üst oldu. Nasıl kafa karışmasın? Her gün komplo edebiyatı. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamaz olduk. Bu ülkenin dik duruşlarıyla herkesin sevgisini sempatisini kazanmış Genel Kurmay Başkanlarından birisi tutuklu. Birisi de apar topar getirildiği soruşturmadan sonra tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi.

 

Tutuklu Generallerden birisinin kızı “Babam vatan haini, Apo vatansever oldu” diye isyan ediyordu.

 

Özetle sevgili dostlar, benim kafam çok karışık. En iyisi mi sizin de kafanızı karıştırmayayım.