Geoteknik, “bilimsel metotlar ve mühendislik prensipleri kullanılarak zemin tabakasının ve malzemelerin özelliklerinin elde edilmesi, tahmin edilmesi ve bu bilgilerin mühendislik problemlerinde kullanılması” anlamına geliyor.

Wolf Mimarlık ve BCG Statik ismi altında birlikte faaliyet gösteren Yüksek Mimar H. Simge Kurt ile kardeşi Geoteknik Mühendisi Buğra Can Kurt, depreme dayanıklı yapıların projelendirilmesi aşamasında, bu hususa mutlaka dikkat edilmesi gerektiği uyarısında bulunuyorlar.

WOLF 180623 (3)

SİMGE KURT

H.Simge Kurt, 2016 yılında İstanbul Doğuş Üniversitesinden mezun oldu, 2017 döneminde Çorum’un en genç Yüksek Mimarı unvanını aldı. 2016 yılından beri Wolf Mimarlık şirketinin sahibi olarak ofisini işletiyor ve Çorum’un sayısız yapısında imzası bulunuyor.

BUĞRA CAN KURT

Buğra Can Kurt, 2018 yılında İstanbul Kültür Üniversitesi’ni İngilizce, tam burslu olarak tamamladı. Başta Çorum stadyumu olmak üzere, İstanbul’da da birçok yapıda stajyer mühendis olarak çalıştı. 2020 yılında BCK Statik adını verdiği ofisini açtı ve o yıl  başladığı Geoteknik yüksek lisansı 2022 yılında son buldu. Böylelikle, Çorum’da Geoteknik Mühendisi yetkisine ve diplomasına sahip ilk ve şu an için tek kişi oldu. Sadece konut değil, devlet binaları ve Çorum dışındaki yapılarda da geoteknik projelendirmeler yapıyor.

WOLF 180623

GEOTEKNİĞİN ÖNEMİ ANLAŞILDI

Geotekniğin jeoloji, jeofizik ve inşaat mühendisleri arasında bir köprü oluşturduğunu belirten Buğra Can Kurt, “Bu konuyla ilgili Danıştay 6. Dairesi’nin kararı olmasına rağmen uygulama yapılamıyordu. Hepimizi derinden sarsan 6 Şubat depremlerinden sonra geotekniğin önemi acı bir şekilde anlaşıldı ve Çorum Belediyemiz de dahil olmak üzere bir çok belediye eğer bir ihtiyaç var ise geoteknik projelendirmeleri zorunlu hale getirdi.” ifadesini kullandı.

 Aynı acıyı tekrar yaşamamamız ve bir kez daha aynı acı tabloyla karşılaşmamız için Çorum ve ülke olarak geotekniğe gereken önemi vermemiz gerektiğinin altını çizen Buğra Can Kurt, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu konunun eğitimini almamış, mühendis olsa dahi bu konuda uzmanlaşmamış kişilerin yeterli olamayacağını bilmeliyiz. Yapılarda kullanılacak temel,derin temel, zemin enjekte ya da zemin iyileştirmelerini ayakkabıya benzetecek olursak; nasıl buzlu zeminlerde spor ayakkabı ile sağlıklı yürüyemezsek ya da sıcak havalarda botla yürüyemezsek, aynı şekilde her yapı için aynı temel ve iyileştirme yöntemlerini seçmek doğru değildir. Zemine, yapının kullanım amacına ve yapıya göre en doğru,en güvenlikli ve en ekonomik olanı seçmek doğrusudur. Önceliğimiz güvenlik sonrasında ise ekonomidir. Daha ucuz diye yanlış bir seçim yapılırsa 6 Şubat’ta da gördüğümüz gibi öncelikle manevi, sonrasında ise maddi olarak da daha büyük ,ağır ve geri dönüşü olmayan kayıplar yaşayabiliriz. Yapılmış ve yapılacak olan tüm yapıların aynı zamanda milli servet olduğu unutulmamalıdır.”

Editör: HABER MERKEZİ