İki haftadır evdeyim. Yakın dostlarımla, uzun yıllardır görüşemediğim arkadaşlarımla, tanıdıklarımla o kadar çok telefon görüşmesi yaptım ki, Çorum’un gündeminin hiç uzağında kalmadım. En çok da, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na Ayakkabıcılar Arastası’nda bir kadın tarafından yapılan “kabalık” konu oldu. Özellikle Çorum dışından arayan dostlarım, “Çorum yine olumsuz bir haberle Türkiye’nin gündemine geldi” şeklindeki üzüntülerini dile getirdiler.

Öncelikle, o kadını böylesine “kinlendiren” ve barış-kardeşlik atmosferini “zehirleyen” faktörler üzerinde kafa yormamız gerektiği ortada. Lafa gelince barış dili kullanıp, sözde siyaset yapmaya sıra gelince, kendi kişiliği ile de bağdaşmayan “kutuplaştırıcı” dilden medet umanları, daha dikkatlice tahlil etmemiz gerektiği çok açık. “Böl-parçala-yönet” emperyalizmin taktiğidir; bir ülkenin iç barışı, birlik ve beraberliği, huzur ve güveni, bağımsızlığı, refahı adına ise “hayır” getirdiği hiç görülmemiştir.

Bilindiği üzere, Kadeş Barış Antlaşması, insanlık tarihinin ilk yazılı barış antlaşmasıdır. O yüzden dünyada “Barış Kenti” unvanını hak eden kentlerin başında Çorum’un geldiğini, inanarak, ısrarla, kararlılıkla savunuyoruz. Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutlarken, bunu bir kez daha, belki bininci kez vurgulamaktan geri durmamayı da, Çorum sevgimiz, ülke, ulus ve bayrak sevgimiz adına tarihsel bir görev ve sorumluluk sayıyoruz.

Kadeş Barış Antlaşması, Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın mührünü de taşıdığı için, dünyada kadın-erkek eşitliğinin ilk tarihsel belgesi aynı zamanda. Çorum adına, insanlık tarihinin bir başka “ilk”i…

Ve Hititler’e neden “bin tanrılı halk” deniliyordu, biliyor musunuz? Ele geçirdikleri her kentin tanrı figürüne, Büyük Mabet’te saygıyla yer veriyorlardı da ondan. (“Bin tanrı” deyince kimyası bozulanlara, o dönemin günümüzden yaklaşık 3.500 yıl önceye tarihlendiğini bir kez daha hatırlatalım.) Dolayısıyla bu topraklar, inançlara saygının da anavatanıdır.

Çorum, bütün bu tarihsel zenginlikleri ve sahip olduğu “ilk”ler yanında, çok zengin bir halk kültürü birikiminin de üzerinde oturuyor. Onun için “Barış, kültür ve sanat kenti” unvanını “anasının ak sütü gibi” hak ediyor. Sanayileşmeyi de kendi dinamikleriyle başlatıp büyümenin önünü “alnının teriyle” açtığına göre…

Birileri, Çorum’un sahip olduğu insanlık değerleriyle değil de, kimi bireylerinin kabalıklarıyla, görgüsüzlükleriyle, magandalıklarıyla anılmasından “anlık” faydalar sağlıyor olabilirler. Ama biz, Çorum’a bu kötülüğü yapmaya kalkışacakların karşısında, gerçek “Çorum severler”, gerçek “barış severler” olarak dimdik durmaya devam edeceğiz. “Çorumlu’nun yaptığını kimse yapamaz” dedirtme mücadelesinin daima arkasında duracağız.