Dün, “hafta sonu seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” türünden bir kamuoyu araştırması sonucu yayınlandı. Enteresandır. Bir gazete, sonuçları son 3,5 yıldır ilk defa AKP ile CHP arasındaki oy farkının da (AKP lehine) yüzde 30’a yükseldiğini yazdı. Doğrusu bu tür araştırmaların, anketlerin objektifliğine bir sosyal bilimci olarak ben pek itibar etmediğimi söyleyeceğim ama, bu sefer de kendimle, eğitim alanında yaptığım çok sayıdaki araştırmam ile çelişeceğimi düşündüm. Şayet, araştırma, bilimsel araştırma yöntemlerine göre, tarafsız, objektif yapılmışsa ben inanmıyorum, kabul etmiyorum deme lüksümüz yok. Aksi durumda bilimsel araştırmaların gücünü yokumsamış oluruz.

Bunu böylece belirttikten sonra esas konuya geçelim. CHP, neden bir türlü oy oranlarını yükseltemiyor? Bunu başta parti yönetimi olmak üzere, bu partiye gönül veren, umut bağlayan herkesin çok iyi düşünmesi lazım.

Gündelik yaşamda, çeşitli kesimlerden insanlarla konuştuğunuzda hemen hepsi de ülkenin bitirildiğinden, bölünmenin eşiğine gelindiğinden duyduğu endişeyi dile getiriyor. Ama, yapılan kamu oyu araştırmaları her ne hikmetse bunu yansıtmıyor.

Bir kere 70’li yılların Cumhuriyet Halk Partililik bağlılığı, inancı günümüzde kendini CHP’liyim diyenlerde de yok. 12 Eylül Rejimi döndü dolaştı CHP’ye vurdu. O dönemdeki partileri hatırlayın. Rahmetli Türkeş de sıkı yönetim mahkemelerinde yargılanıyordu. Ama, mahkemede açık açık mahkeme heyetine “Bizim fikrimiz, bizim arkadaşlarımız tüm Devlet yönetimindeler. Fakat siz bizi yargılıyorsunuz” demişti.

Zaten, askeri rejimin en büyük generali de “Müslümandan, muhafazakardan zarar gelmez. Varsa da yoksa da sol zihniyet ortadan silinmeli” diyordu. Nitekim sildiler de. Bir Cumhuriyet Gazetesini elimize alıp açıktan açığa okuyamazdık. Saklı gizli çantamıza koyar evde okurduk.

İktidar 10 yıldır, 12 Eylül ile hesaplaşıyoruz dedi. Türk Silahlı Kuvvetlerine olmadık hakaret ve karalamalarda bulundu (şimdi kendi Silahlı Kuvvetlerini oluşturduğu için söz söyletmiyor), ama biz CHP’liler postal yalayıcı olduk, darbe kışkırtıcısı olduk. Allah aşkına! bu nasıl iş? Ortaya çıkıp, yahu bu ihtilalden en çok zararı biz gördük. Size ne oluyor? diyemedik. Halka anlatamadık. 

Efendim, iktidar güya askeri vesayeti bitirdi. Cumhuriyet Döneminin tek parti iktidarı dediği dönemini yerden yere vurdu. Yandaş medyadaki kayıtsız koşulsuz destekçileri de her gün gözlerini kırpa kırpa (!) ülkenin artık o karanlık günlerden kurtulduğunu, iktidarın ileri demokrasi getirdiğini ballandıra ballandıra anlattılar. Ezberleri bozuyoruz dediler. Sonunda ortaya ne çıktı? Üç beş cümlelik ezber metni çıktı. Neydi bu: Cumhuriyet’ten bu güne ne yapıldıysa her şey kötü. Tam bir askeri vesayet. CHP de bundan güç alan bir parti. Dersim’de katliam. Daha dün bile ne diyorlardı? Biz 40-50 yılda yapılandan çok köprü, kavşak yaptık. Kim demiş “Demir ağlarla ana yurdu ördük diye. Biz 10 yılda onların yaptıklarını bilmem kaça katladık vb..”

Tabii ki, birileri hiç de öyle olmadığını söylüyor. O fakir fukara dönemlerinde yapılanları nasıl küçümsersiniz? Diyen yok. O dönemler askeri vesayet ise, şu andaki sivil vesayet değil de nedir? Tek adamdan da öte, tam bir padişahlık diyen yok. Yargıya talimat verme literatürümüze ve hukuk sistemimize girdi. Bunları yaptınız ama, Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını sattınız, diyen yok. Velhasıl, bunca yanlışı ve çarpıtmayı açıklayan yok.

Öyle olunca da sokakta insanlar endişe içinde iken, iktidar hala oy oranlarını artırıyor araştırmaları yayınlanıyor. Doğrusu bunları iyi analiz etmek lazım.

Şu CHP, önce kendi içinde partiyi acımasızca yerden yere vuranlara bir laf anlatmalı. Yandaş, yalaka, yalama medyada bunca konu varken CHP’yi eleştirmek o kadar prim yapıyor ki. Ağızlarını ballandıra ballandıra CHP’yi eleştiriyorlar ve bizim CHP’li olduğunu söyleyen arkadaşlarımız da eleştiride onları aratmıyor. Kimse demiyor ki, Cumhuriyet daha 10 yaşlarındayken olmuş Dersim’i bırakın. 70 yıl sonra, 21. yüzyılın başlarındaki Uludere katliamının bir açıklamasını yapın. Öyle olunca ülkede doğrularla yanlışlar, normallerle anormaller yer değiştiriyor.

Şunu da söyleyeyim. Yaş itibariyle 68 kuşağıyım. 70’li yılları çok iyi anımsıyorum. Öyle, “Ne yapalım. İktidar medyayı ele geçirdi. Biz ne söylesek de sesimizi duyuramıyoruz”… Artık geçerli bir mazeret değil. Tek kanal televizyon dönemlerini hatırlayın. Parti liderleri öyle bir söz sarf ediyordu ki,  gümbürtüsü her taraftan duyuluyordu. Ben, sosyal demokrat düşünceyi 70’li yıllarda Rahmetli Ecevit’in “Özgür İnsan” (Çok devam etmedi ama) dergisi sayesinde sevmiştim. Neydi o yazılar? Şiir gibi. Bu gün CHP’nin şöyle etkili bir dergisi neden yok? Böyle bir dergi, Zaman, Sızıntı vb. nereye, nasıl ulaşıyorsa öyle ulaşmalı. Finansmanını gerekirse hepimiz yapalım. Milletvekilleri maaşlarından bağışta bulunsun. Ben de maaşıyla geçinmeye çalışan bir insanım ama, karınca kaderince maddi destek verelim. Fikri destek verelim.

Sayın Başbakanımız, CHP Genel Başkanı’nın etnik ve dini kökenini istismar ediyor. Bunu yaparken de Alevi açılımı ve Kürt açılımından; din, inanç ve ibadet hürriyetinden bahsediyor. Bu nasıl bir anlayış? Doğrusu hayret ediyorum. Ama, söyledikleri Sünni İslam açısından doğru. Sünni islamın resmi temsilcisi Diyanet. Milletin vergileriyle beslenen bu kurum, gayri Müslimleri çok iyi tanıyor. Ama, her ne hikmetse Alevi’yi tanımak istemiyor. Osmanlı’da da bu durum böyle değil miydi?  Kendisine göre, Alevilik Ali’yi sevmektir. Ben de Ali’yi sevdiğime göre ne büyük Alevi benim diyor. Sayın Başbakanımıza Aleviliği birileri anlatmalıdır diye düşünüyorum.

Bu arada, CHP Sayın Genel Başkanı’na öğüt vermek haddim değil, ama birkaç cümle söylemek istiyorum. Biz CHP’liler öyle yağı falan sevmeyiz. Kimse yağ çekiyorsun demesin!

Sayın Genel Başkanım! Siz mazisi tertemiz bir insansınız. Çok büyük paraları olan kurumlar yönettiniz. CHP’ye gönül vermiş, gerçekten Atatürk’ün partisini içselleştirmiş, onun ilkeleriyle özdeşleşmiş Sizin gibi, çok insanın da parayla pulla işi olmamıştır. Sizin de, çoğunun da villaları, köşkleri yoktur. Olsa da alın teridir diye düşünüyorum. Ama, çocuklarının gemicikleri olan pek duymadım.

Lütfen, bunları daha yüksek sesle dile getirin. İnönü, “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” dememiş miydi?