Çocukların en çok sevdiği de akı akıtılarak sarısı kalmış yumurtalardı. Bu yumurtalar kabuğu ile ateşli kül üzerine oturtulup pişirilir, sırsı ile çocuklara verilirdi.
O yıllar şehrimizde böyle büyük binaların olmadğı dönemlerdi. Evlerin hepsi alçak duvarlı bahçeli, pek çoğu da tek katlı evlerdi. Yapılan işlerin hepsi bahçenin bir köşesine yapılmış ‘kuruluk’ veya ‘tandırlık’ denen üstü kapalı, bir yanı açık yerlerde yapılırdı. Ve şıraların pekmeze dönüşündeki bu güzel ve özel koku uzaklardan algılanır, sokaklar bile bu güzelim koku ile dolardı.


Tandırlık...
 
Ak pekmezin yapımı meşakkatli, zor ve ustalık işidir. Ak pekmez (içine yumurta akı, katık ve az miktarda şeker katılarak yapılmış bir karışımla) bal başı pekmezden yapılır.
Önce bir banmaya iki-üç yumurta akı ve az şeker konur. Bu ikili iyice beyazlaşıncaya kadar karıştırılır. Zaman içerisinde bu karışım bembeyaz –kar gibi- olur. Sonra bu karışıma ısıtılmış bal başı pekmezden önce damla damla, ilerledikçe iplik iplik akıtılarak devamlı karıştırılır. Bu işleme “maya tutma” denir. Çoğalınca, baş parmak ile işaret parmağı birleştirilerek ellere şekil verilir. Sonra pekmez çarpmaya başlanır. Banmadaki pekmez ne kadar kuvvetli ve uzun çarpılırsa, ak pekmez o kadar kıvamlı, beyaz ve lezzetli olur.
Pekmez çarparken banma bir kalbur kasnağının üzerine oturtulur. Bu, pekmez çarparken yüksek ses çıkarsın diyedir. Çünkü, pekmez çarpan kızlar, pekmezi ritimli ve çabuk çarparak, değişik seslerde çıkartılar. Çoğu zaman kınalı kekliğin ötüşü gibi “gak gubak, gak gubak, gubak gubak” gibi sisler çıkararak, yan komşudaki pekmez çarpan kıza gönderme yaparlar. O da değişik ritimli bir sesle, gönderme yapan kıza cevap verirdi. Böylece her evde pekmez çarpma sesleri geceinn karanlığında yankılanırdı. Pekmez çarpmalar genç kızlar tarafından sabahlara kadar devam ederdi.


Ak Pekmez çarpan bayan...