Seçimler sona erdi. O büyük büyük laflar edenler yanıldık dediler. Şimdi televizyonlara bunları yorumlamak düşüyor. Eh işte medyatikler bol bol arz-ı endam ederler. Mangalda kül bırakmazlar. Bizim köylü Hasan Ağa, bu sosyolojik ve de ilmi analizlerden ne anlar bilinmez ama, “Adamlar koca koca profesör be kardeşim. Bu işleri onlar bilmeyecek de ben mi bileceğim” diye de mütevazılık gösterirler. Hasan Dayı, aşağıda seninle aramızda geçen öyküyü anlatacağım. Bu CHP’liler ondan ne ders çıkartır mı, bilemem artık.
Bu köşede birkaç defa CHP ile ilgili bir şeyler yazdım. Neden CHP iktidara alternatif olamıyor? Herkes bunu söylüyor. Her seçim sonrası kılıçlar çekiliyor. Genel Başkan değişmeli, MYK değişmeli. Ne oluyor, yine değişen bir şey yok.
Şimdi bu yazımla bana bu hoca, hariçten gazel okuyor diyecekler. Ama, ben halkın içinden, halkın bizzat kendisi olarak size anlatıyorum. CHP Ankara’da oturarak seçim kazanamaz. Hani Allah için söylemek gerekirse Kılıçdaroğlu da ekibi de Anadolu’yu karış karış dolaşıyorlar. Fakat bu dolaşanlar bir türlü şifreyi çözemiyorlar. Efendim küçük bir kasabada insanlar etrafımıza doldu. Kılıçdaroğlu’nun dürüst bir lider olduğunu söylediler. Peki o küçük beldeden size kaç oy geldi. Sonuç fiyasko.
Bakın ben çok iddialı bir laf söyleyeyim. Genel seçimde CHP Ankara’dan bir yere çıkmasın, miting falan yapmasın. % 20 oy alır. Niye alır. Bu memlekette hala “Cumhuriyet’i kuran parti, Atatürk’ün partisi” diyen insanlar, kendimizle nasıl çelişiriz. Oy vermeliyiz diyorlar.
E…mitingler şunlar bunlar birkaç puan mı etkiliyor. Evet iddia ediyorum ancak o kadar etkiliyor. Peki eleştirmek en kolay iş. Çözüm ne? Önerin ne? Diyorsunuz.
Bir müddet evvel bu köşede bir yazı yazmıştım. Üniversite hocası olarak çalıştığım Tokat ve memleketim Çorum üzerine fikir yürütmüştüm. Birisi memleketim, diğeri on yılın üzerinde görev yaptığım Tokat. (Bu size lokal analiz) Etnik, dini ve siyasi yönden benzer iki il. Bu iki ilde kaç seçimdir CHP bir milletvekilinin üzerinde çıkartamaz. Oysa, ben 68’den bu yana amatörce seçim sonuçlarına bakarım. Çorum da Tokat da CHP’nin kalesi iken, şimdi birer milletvekili ile avunuyor.
Bizler sosyal demokrat insanlar olarak asla din, etnik yapı üzerinden siyaset yapmıyoruz. Ama, elin oğlu malı götürüyor. Şimdi beni iyi dinleyin. Sizin yaptırdığınız anketler bilmem neler hikaye. Ben size tabanın sözünü aktarıyorum. Çünkü, gerçek olan bu. Bunlar bilimsel literatürde “niteliksel araştırma”dır.
Şimdi maddeler halinde sıralayalım. Yine anılar anlatacağım ama, tekrar ediyorum filanca araştırma şirketinin araştırma bulgularından önemli ve gerçekçi.
1. Siz zannediyor musunuz ki, AKP seçimler yaklaşırken propaganda yapıyor. Kalan zaman uyuyor. Hayır adamlar 365 gün 24 saat ayaktalar. Beş vakit namazlar, Cuma ve Bayram namazları hep AKP övgüsü ve propagandası ile dolu. Şadırvanda başlıyor. Kürsüde devam ediyor. Yine anılardan bir kesit: (Bakın bu adam anılar anlatıyor derseniz. Hep böyle gidersiniz. Düşünün buna karşı ne yapabiliriz diye)
Ağustos sonları. Küçük ilçenin merkez camisinde Cuma namazındayız. Sonradan kendisinin İlçe Müftüsü olduğunu öğrendiğim hatip gürlüyor: “Ey cemaatı müslimin!...İlçemizdeki Askerlik Şubesi İl’e taşındı. Çok şükür. Şube binası İmam Hatip Ortaokulu olacak. Allah’ın izniyle çocuklarımızı buraya kayıt ettirelim. Hem dinini diyanetini öğrensin. Hem de bir ekmek sahibi olsun. Bakın, buradan ne olur demeyin. Doktor, mühendis, öğretmen kısacası her şey olur. Hatta benim gibi Müftü, hatta ve hatta Başbakan bile olur.”
Pes yani. Bir an yağa kalkıp “Ne oluyor arkadaş!... Orası bir dini vaaz kürsüsü mü? Yoksa siyaset, propaganda kürsüsü mü? Ha!... şöyle desen seni kutlarım: “Ey Cemaatı müslimin!... Bu günler okullara kayıt günleri. Çocuklarınızı özellikle de kız çocuklarınızı ilkokul sonrası okullara kayıt ettirin. Çocuklarımız kızlarımız ilkokuldan sonra da okusunlar. Bizim her meslekten ve türden insana ihtiyacımız var.” Dersen amenna.
2. Kısacası AKP ön bahçeyi, arka bahçeyi hep tutmuş. Oğlumuz vakıflarında binlerce on binlercesini sabah akşam eğitiyor. Bunlar hazır kıta.
3. Ramazan geldi. Mahallede mukabeleler, Kuran hatimleri. Eğitilmiş kızlar. Kuran sonrası biraz sohbet. Konu aynı konu: “Çocuklarımıza dinini diyanetini öğretelim. Yarın ahrette bu anneden babadan sorulacak. Hadi birkaç kuruş ta filan mahalledeki kurana kursuna devem eden fakirlere verin bakalım.” Mahalledeki kadınlar da tamam.
4. Erkeklere de “Kuran sohbetleri” dini sohbetler.
5. Geriye ne kaldı. CHP’li bir Milletvekili “Vatandaş bize bayağı ilgi gösteriyor. Ama biz vatandaşa inmiyoruz. Artık daha yakın olmalıyız. Pazarda, yolda, kahvede onlarla olmalıyız” diyor. Bu arkadaş ta sosyete. Ama her ne hikmetse sosyal demokrat. Ama, halkı Çalıkuşu romanındaki Feride gibi tanıyor ve yorumluyor.
Yukarıda söyledim. Kim kaldı ki, onun ayağına gideceksin.
6. Ha!... Üniversite. Burada az buçuk MHP var ama CHP hiç mi hiç yok. Varsa da sesi çıkmıyor. Yahu Mehmet Arslan sen de kurusıkı atıyorsun. Yok vallahi!... size kısa bir anekdot anlatayım: Tokat’da herkes beni 68 kuşağından, sosyal demokrat ve CHP’li olarak biliyor. Çünkü ben gümbür gümbür söylüyorum. Bizim CHP’liler seçim gezisi yapıyor. En son gün bana uğruyorlar. Ben de kendilerine sitem edip kovuyorum adeta. Kimse demiyor ki, yahu burada bir insan var, gayet açık ben CHP’liyim, sosyal demokratım diyor. Başkalarını bir ziyaret ettiysek bunu iki kez ziyaret edelim demiyorlar.
Rektörlük seçimlerinde cemaatler işi aldı götürdü. MHP’li arkadaşlar saymışlar. Bizim şu kadar oyumuz ve bir de adayımız var. Biz kazanamayacağımızı, kazansak da atanamayacağımızı biliyoruz. Ama, ilkeli durup kendi adayımızı destekleyeceğiz dediler ve bunu başardılar.
O sıralarda CHP’nin bir Milletvekili vardı. Bol bol Meclise meyve suyu taşırdı. Bu zatı muhterem üniversiteye geldiğinde koyu cemaatçiyi ziyaret eder. Ama, burada bir kişi yok mu arkadaş. Biz de onu destekleyelim. Bugün bir tane olurlar, yarın iki, dört çoğalırlar demedi.
7. Ha!... başta söylediğim bizim Hasan Ağayla olan bir anıyı da anlatıp bitireyim. Bu anıdan sonra biliyorum bana çoook kızanlar olacak. Ama, beni tanıyanlar benim niyetimin ne olduğunu bilenler hak verecek.
Benim köyüm hali hazırda 500’e yakın seçmeni olan Sünni bir köy. Bunları anlatırken hicap duysam da söylemek zorundayım.
Öykü şu:
Seçim öncelerinde bizim köye gittim. Sağ olsunlar etrafıma insanlar toplandı. “Hoca artık zamanı daha da fazla yaşlanmadan sen de aday ol, Seni Vekil edelim. Köyümüzden geçmişte deneyenler oldu. Ama olmadı. Seni inşallah seçtiririz” dediler.
Ben de teşekkür ederim bana gösterdiğiniz itimada dedim. Hasan ağa sordu: Hoca hangi partiden aday olacaksın söyle bakalım? Dedi. Ben de siz hangi partiyi bana uygun görürseniz ben oradan aday olurum. Sadece size olamayacağım partiyi söyleyeyim dedim ve söyledim.
Hasan Ağa, çok bilmiş bir edayla “Oldu mu ya Hoca!.., Oldu mu ya yeğenim!.. Memlekette bir Müslüman parti var sen ondan olmuyorsun. Dinsiz imansız partiden, Kızılbaş partisinden aday oluyorsun biz civar köylere gidip nasıl oy isteyelim?” dedi ve benim adaylık madaylık macerası orada bitti. Peki Alevi köyüne gitseydim ne olurdu? Orada da “Yezit” derlerdi bana.
Sayın Kılıçdaroğlu, Çok sevgili Genel Başkanım, Anadolu’daki realite bu. Biz oturup nutuklar atmamızın ne anlamı kalıyor?