“Her insan kendi görüş sahasının sınırlarını, dünyanın
sınırları olarak kabul eder.” Arthur Schopenhauner
Sokrates bir gün derste öğrencilerine birer beyaz kağıt
dağıtır ve üzerine bir daire çizmelerini ister. Dairenin tam ortasına da bir
nokta koymalarını söyler.
Ve “Büyük mü yoksa küçük mü bir daire çizdiniz?” diye sorar.
Bazıları küçücük bir daire çizerken bazıları tüm kağıdı doldurmuştur.
Ve sonra “ Dairenin, tam ortasındaki nokta sizsiniz. Daire
ise sizin yaşadığınız hayata koyduğunuz sınırlamayı temsil eder. Siz kendi
dünyanızın merkezisiniz.” der.
Daha sonra “Şimdi daireyi silin. Artık büyük ya da küçük
olmasının hiçbir önemi yok. Geriye sadece nokta kaldı. Şimdi sınırı olmayan bir
dairenin merkezindesiniz ve istediğiniz
hayatı yaşama özgürlüğünü elde ettiniz."
Baktığımız zaman, gerçekten de insanların yaşamlarını,
düşünce yapılarına göre oluşturduklarıyla sınırladıklarını görebiliriz.
İnsanlar başlangıçta, bir şeyleri elde etmek için çaba harcarlar. Ama, ancak,
hayali bir engele ulaşana kadar devamlı ilerler. Sonra kendi dayattıkları,
sınırlayıcı bir tutum yüzünden dururlar. Ve potansiyellerini kullanmadan, yaşam
tabakasını olduğu gibi kabul ederler. Kendilerini düşüncelere, hareketlere ve
sonuçlara hapsederler. Böylece de, kendi koydukları sınırların ötesine
geçemezler. Halbuki, bizler bir şeylere takılıp kaldığımız zaman, cevaplar ve
çözümler aramamaya başlarız. Çünkü istemeden bize yeni kapılar açabilecek,
farklı bakış açılarının, ortaya çıkmalarını engellemiş oluruz.
O nedenle de bizler hayatta ancak kendi oluşturduğumuz
sınırlarımız kadarız.
Oluşturabildiğimiz sebepler kadarız. Bize verilen sorumluluk
kadarız. Cevaplarını aradığımız sorularımız kadarız. Tercih ettiklerimiz
kadarız. Seçeneklerimiz kadarız. Algıladıklarımız kadarız. Merak ettiklerimiz
kadarız. Düşündüklerimiz kadarız. Yaptıklarımız kadarız. Hayatta oluşturduğumuz
eylemlerimiz kadarız.
Sabah uyandığımız zaman, ya kalkıp gördüğümüz rüya için
gerekli koşulları oluşturmak için çabalarız. Ya da tekrar uyuyarak, rüyada
kaldığımız yerden devam ederiz.
“Dünyada değişiklik yapmakta başarılı olanlar, değişikliğe
kendilerinden başlayanlardır”
''Hiç bir zaman geç kalmadınız,
Kaç kere yoldan dönmüş de olsanız,
Kaç kere döndürülmüş de olsanız,
Dünyanın bütün günahını taşıyor da olsanız,
Hayatınızdaki her şeyden kendinizi suçlu hissediyor da
olsanız,
Kendinizin “Yüreğiniz” tarafından kabul edileceğine
inanmıyor olsanız da
Siz yine de “kendinize, yüreğinize” yürüyünüz....
Hiç kimse size inanmasa da, siz kendinize inanın...''
Mevlana