Su her canlı için bir yaşamdır. Haydi bugün bir can kurtaralım!.

Sokak hayvanları da bizim gibi bir can taşıyorlar. Bu dünyada onlar da bizim kadar yaşama hakkına sahipler. Bu yüzden kedi, köpek, karga, martı, serçe, kirpi ve diğer canlılar için apartmanlarımızın önünde bu yaz boyunca bir kap su bulunduralım.

Geçen hafta bir sabah, parkta yürüyüşlerimize takılarak söylediğimiz şarkıları dinleyen (en çok Uşşak faslını seviyor) Korsan adlı köpek yanıma yaklaşarak sevgiyle yüzüme baktı. Yaklaşık bir iki dakika bakıştık... Sonra Korsan koşarak su dağıtım vanasının yanına gitti. Köpekçe, “çok susadım, vananın kapağını aç ta su içeyim “ dedi. 

Hemen kapağı açtım, Korsan’ın suya bir saldırışı var ki, gözlerim yaşardı. Sabahın erken saatinde ne yedi ise bana minnetle bakarak, şlap, şlap beş dakika su içti. Sonra sevgi dolu bakışlarla adeta gülümseyerek yanıma geldi, başını okşadım ve sonra dizlerimin dibine yattı.

Acımasız bir avcı olarak, Osmancık, Kargı, İskilip, Gümüşhacıköy, Çorum, Batman, Beşiri, Siirt, Gercüş ve Kurtalan dağlarında yüzlerce av hayvanı öldüren biri olarak Korsan’ın başında adeta günah çıkardım. Kimileri doğuştan oluyor, benim gibi hamlar da sonradan oluyor. Allah günahlarımı affetsin.

1980’lerde Batman’da  Mobil Oil Türk A.Ş. Büro Amiri olarak çalışıyorum. Bir hafta  sonu yardımcım Urfa’lı Mahmut Yılmaz’la Diyarbakır’da Diyarbakır-Çorumspor maçına gittik. Maçta Diyarbakır’lı futbolcular Çorum’lu futbolcuları döve döve 2-0 yendiler. Seyirci de Çorum’lu futbolculara küfredip duruyordu. Bir ara dayanamayak, ayağa kalkıp, “ hem sahada dayak yiyen biziz, hem de tribünlerde ağza alınmayacak küfürler ediyorsunuz, ayıp yahu!” diyerek isyan edince;

“Kim ulan bu p………..” diyerek üzerime yürüdüler. Yanımdaki iki koruma adamları tekme tokat yanımdan uzaklaştırmıştı.

Maçtan sonra makam arabamla Batman’a doğru yola çıktık. Silvan’da konvoya takıldık. Ağır ağır giden konvoyda bir ara önümdeki aracı sollayarak sağa yanaştığımda arabamın üstünden kurşunlar vızıldamaya başladı. Hemen dışarı çıktım bir iki kurşun da başımın yanından cuv cuv vızıldayarak geçti. Ben resmen çıldırdım. Meğer arkamızdan gelen jandarma aracından ateş etmişler. Ben jandarmalara bağırdığımda,” konvoyda sollama yasaktır, neden sollama yaptın?” diyerek jandarma dipçikle bana vurmaya kalktı. Ben “sakın ha, sakın vurmaya kalkma senin canına okurum asker” dedim. Diğer jandarmalar, “Yüzbaşı Yücel Tuğral’ın arkadaşı lan bu adam, bırak” dediler.

Olayı Yüzbaşıya anlattım, ertesi gün o jandarma büroma gelerek özür diledi.

Doğuda can böylesine ucuzdur sevgili Çorum’lu kardeşlerim. Her ailede en az 8-9 çocuk vardır. Hele iki, üç evlilik yapanlarda 15-20 çocuk vardır. Kendi yoksulluklarına ortak edilen bu zavallı çocukların çoğunun nüfus kağıdı da yoktur. Hüda-ı nabit gibi yetişir, aç, sefil bir hayat sürerler. Sonunda PKK’nın tuzağına düşerek dağlara çıkar Mehmetçiklerimize kurşun sıkarlar. Doğu ve güneydoğudaki tamamen cehalete dayalı bu nüfus artışı Türkiye’mizin kamburudur.

O yıllarda Batman Cumhuriyet Savcısı Çorum Lisesinden arkadaşım İskilip’li Tuğdur Yazgan, Sağlık Ocağı Doktoru da Osmancık’lı İsmail Gökgöz’dü. Üç Çorum’lu olarak Batman’da hatırı sayılır bir itibarımız vardı.

Sık sık dile getirdiğim gibi her şey cehaletten kaynaklanıyor sevgili okurlar.

“Boş zihin şeytanın oyun alanıdır.” derler. Çok doğrudur. Zihni boş olan akıl yürütemediği için sağlıklı düşünemez. Sağlıklı düşünemediği için iyiye, doğruya güzele ulaşamaz. Bu yüzden iyiye, doğruya ve güzele düşman yaşarlar.

Bakın Ömer Hayyam 13. yüzyılda ne demiş.

Bir taş bulamazsın ki Doğu ovalarında,

Küfretmesin bana da, benim zamanıma da

Yüz adım yürü bak, bir dertli insan görürsün:

Bunalmış, otura kalmış yolun kenarında…. 

Maalesef, çokluğa dayalı cehaletimiz  devam ettiği için 21.yüzyılda da sefilleri oynamaya devam ediyoruz.