Merhabalar efendim.

Hayata dair yaşanmış gerçek olaylar, hikayeler ve güncel olaylarla donanmış yazılarımla, bundan sonra sizlerle olacağımı belirtiyor, bu ilk yazımı yazmadan evvel,

Habercilikte adeta bir ulu çınar olarak addettiğim ÇORUM HABER Gazetesinde bana böyle bir imkan tanıyan, Kurucu, Başyazar ve Şirket Genel Müdürü kıymetli ağabeyim, duayen gazeteci sayın MEHMET YOLYAPAR beye, huzurlarınızda sonsuz teşekkürler ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Türk sanat müziğinin efsanevi bestekarı üstad tanburi Selahattin Pınar’ı bilir misiniz?

Musiki çalışmalarına on iki yaşında iken, yani 1914 yılında Udi Sami Bey’den ud dersleri alarak başladı. 1920 yılında kurulan, daha sonra “Üsküdar Musiki Cemiyeti” adını alacak olan “Darü-l Feyz-i Musiki”nin kurucuları arasında bulundu.

Bestekarlığa on sekiz yaşında başladı. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün en beğendiği bestekârlardandır. İlk eseri sözleri adliyeci Senihi’nin olan Kürdilihicazkar makamından ve aksak usulünde bestelediği “Mülkün ne yaman şule-i ikbali karardı” güfteli şarkısıdır. En çok bu makamı sevdiğini ve dile getirdiğini yakınları bilirdi. Yıllar ilerledikçe musiki repertuvarımıza birbirinden güzel şarkılar hediye etti.

Peki ya tiyatro denilince, eskilerden ilk akla gelecek isimlerden olan meşhur Afife Jale?

Afife Jale… Türk Tiyatro Tarihi’ne adını altın harflerle kazıyan ilk Türk Müslüman kadın…Ve evet, acı dolu bir yaşamın ardından gencecik yaşta ayrılmış dünyadan. Yine de “Beni acıyarak değil, düşünerek, severek, kucaklayarak hatırlayın. Tiyatro varsa ben varım!” diyerek belirlemiş hayattaki yerini.

Size öyle bir şarkı hikayesi anlatacağım ki, aşk neymiş, nasılmış, bir insan nasıl sevilirmiş okuyunca, tüylerinizin diken diken olacağını şimdiden görür gibiyim.

BİR GİZLİ GÜNAHIN İZİ GÜL BENZİNİ SARMIŞ

ESMER GÜZELİ GÖZLERİN ESRARLA KARARMIŞ

DUYDUM Kİ SENİ DÜN GECE AĞYAR ELİ SARMIŞ

NERDEN GELİYORSUN YÜZÜNÜN RENGİ SARARMIŞ

Söz:Mustafa Nafiz Irmak- Beste:Selahattin Pınar: Makam:Kürdili Hicazkar

Afife, 1928’de, Selahattin Pınar ile “bir bahar akşamı”, Kadıköy Kuşdili Çayırı’ndaki Hafız Burhan konserinde karşılaştı. Selahattin Pınar, Hafız Burhan’a tamburuyla eşlik ediyordu.

İkisi de henüz 25’inde gencecik insanlardı ve ilk görüşte aşk sözcüğünün tam karşılığını yaşıyorlardı. Birbirlerine şöyle bir baktılar ve evlenmeye karar verip,1929’da evlendiler.

İstanbul Kuşdili çayırında karşılaşmalarıyla başlayan ve kısa sürede evlilikle noktalanan, Afife Jale ve Selahattin Pınar’ın trajik sevdasının ve ona addedilerek bestelenen ölümsüz sayısız şarkılardan bir tanesinin öyküsüdir bu.

Kocası ona en güzel bestelerini çalar, Afife de gözlerinin içine bakarak dinlerdi. Ama sonra yeryüzünde, onun hayatında tiyatronun boşluğunu dolduracak hiçbir sevginin olmadığını fark etti. Daha önce kullandığı morfine dönmek tek çare gibi gelmişti ya da aslında belki eski bağımlılığı çok da eski değildi. Kocası, onun, bir gün uykuya çekildiği odasının anahtar deliğinden bakarken, damarına morfin enjekte ettiğini gördü. Hissedebildiği tek duygu merhamet olmuştu. Şimdi var gücüyle sevdiği kadını hayata döndürmek için savaşmalıydı.

Selahattin Pınar, Afife için verdiği savaşta kendini birden morfinin tuzağına düşecekken buldu. Afife, bunu sevdiği adama yapamazdı ve ona: “Terk et beni!” diye yalvardı. “Yoksa sen de mahvolacaksın, bırak beni gideyim!” diyordu. Ama kocası onu bırakıp gidemiyordu. Bu sancılı süreç bir 6 ay daha devam etti. Sonra sevdiceği, canının içi Afife’sini canından bir parçayı bırakırcasına 1935 yılında bıraktı. Çözüm olur zannetmişti Afife. Oysa bu ikisi için de yavaş yavaş ölüm demekti…

Afife, kimsesiz kalmış, parklarda yatıp kalkar olmuştu. Karnını ise, aş evlerinde doyuruyordu. Bu sırada da kocası en acıklı şarkılarını yazıyordu Afife’sinin ardından. “Nereden Sevdim O Zalim Kadını”, “Anladım Sevmeyeceksin Beni Sen Nazlı Çiçek” gibi şarkılar hep Afife’den sonra kalbini dağlayan sonsuz acı ile yazılmıştı. Afife ise, bir yerlerde taş plaklardan duyduğu bu şarkılara sadece gözyaşlarını akıtabiliyordu…İkili için bundan sonrasında en kötü yıllar başlamış, Afife kimsesiz, beş parasız halde sokaklarda yatıp, aşevlerinde karnını doyururken, eşinin kendisi için yazdığı şarkıları dinleyip ağlıyordu,

Selahattin Pınar sonrasında tekrar evlendiyse de, hiç birlikte olmadığı bu kadından ayrılmıştı,

Afife Jale ise, kimsesizliğin, terk edilmişliğin, yoksulluğun son durağı Balıklı Rum Hastanesinde bir deri bir kemik hayata veda etti,

Selahattin Pınar ölümsüz, hicran dolu bir çok besteye imza attı, bir süre sonra gittiği Todori’nin meyhanesinde 6 Şubat 1960 günü yanında söz yazarı Selim Aru olduğu halde, yemek yemek üzereyken bir kalp kriziyle son nefesini verdi. Tiyatro ve Müzik dünyasına efsane isimler olarak yer eden bu iki mümtaz insan…İkisinin de mekanları cennet olsun.