Perşembe sabahı saat beş.
Cumhuriyet tarihinin en feci terör olayının yaşanması beş günü doldurmak üzere.
Zorluk şurada:
• Beş gündür olay, didik didik edilmiş, söylenenler söylenmiş, yazılacaklar yazılmış, ama net bir sonuç ta yok. Bu durumda özel bir bilginiz veya öneriniz varsa; onu yazarsınız. Fakat o da yok.
• Bu kadar feci olayı yaşanmamış gibi es geçip, ilgisiz bir şey yazmak da olmuyor. Yani durumum zor, ama Sayın Bahçeli’ninki kadar da değil. O her şeye beş aydır “HAYIR” diyor. Bu olumsuz “hayır”ların olumlu, hayırlı olaylara dönüşmesini yazımda sırası gelince anlatacağım hikâyem var. Onu anlatacağım.
Sanıyorum; Sayın Bahçeli de hikâyeyi bildiğinden böyle davranıyor.
*
Şu dakikalara kadar ölü sayısı 99 olmuş durumda. İki canlı bombanın birisinin kimliğinin tespitine çok yaklaşıldığı, Sayın Başbakan tarafından söyleniyor.
Ve konu ile ilgili yayın yasağı var. Beş günde buraya gelebilmişiz. Bu da ayrı “ zor bir durum.”
*
Ülkemiz aslında adı terör değil ama teröre benzer birçok olayı yaşıyor.
• 1950’den sonra ülkemiz kara yollarının yoğunluk kazanması, yol kalitesinin bu yoğunluğa ayak uyduramaması yüzünden büyük kayıplar vermiştir. Son zamanlarda yollarımız kalite kazanmıştır ama bu konudaki beyin kalitemiz aynı oranda gelişmediği için büyük kayıplar sürüp gitmektedir. Sadece tarım işçilerinin, uygun taşıt araçları ile taşınamaması yüzünden senelerdir uğranılan kayıp, son zamanda verdiğimiz terör kayıplarından az değildir.
• Deprem kaybımız sanki ayrı bir terör gibidir. Binalarımızı deprem ülkesine yakışır bir şekilde yapamadığımız için benim çocukluğumdan bu tarafa yirmiden fazla büyüklü küçüklü şehrimizi yeniden inşa ettik insan kaybımızı da gözyaşları içinde defnettik.
• Enerji kaynaklarımız kısıtlı olmasına rağmen çok savurgan davranıyoruz.
Olumsuzlukları sıralamayı sürdürürsek gazetenin tümü bizim yazıya yer olur.
Bütün bunlara rağmen ülkemiz ilerliyor, zenginleşiyor. 30 sene önce dünyanın en ilkel telefonuna kavuşmak için sıra beklerken; bu gün rekor seviyede cep telefonuna sahibiz. İnsanlar nerede ise bu sayede arabalarını iş yeri gibi kullanıyorlar.
Ferruh Bozbeyli’den bir anekdot aktararak bu faslı kapatayım.
Başarılı TBMM Başkanlığından sonra partiden ayrılıp parti kurmuştu.
Televizyonda yaptığı seçim konuşmasında: “Birinci beş yıllık kalkınma planında İstanbul’dan Adana’ya otoyol planımız vardı ama biz İstanbul’dan Gebze’ye gelemedik” demiştir.
Böyle örnek çok. Ülkemiz büyük olumsuzlukları aşarak çok zengin kaynaklara sahip birçok ülkeden çok iyi yerdedir.
Birlik beraberlikle, terör belasını da aşıp rahata kavuşacağımız günler gelecektir.
Şimdi geldik Sayın Bahçeli’nin “HAYIR”larına:
Ava düşkün bir padişah varmış. Vezirlerini toplar onlarla ava çıkarmış. Baş veziri de iki lafın başında, “Bunda da vardır bir hayır” dermiş.
Av yolunda vezirin silahı istemeden patlamış. Padişahın yüzünde derin yaralar açmış. Padişah kan revan içinde kıvranırken; Baş vezir yine, “Bunda da vardır bir hayır!” demiş.
Padişah çok kızmış, “Bunun neresi hayır olacak!” demiş ve baş veziri zindana atmış.
Zaman geçmiş padişahın yüzünde izler kalmış ama iyileşmiş ve av partileri yeniden başlamış.
Bir gün grubun yolu yamyam kabilelerin içine düşmüş. Yamyamlar padişahtan başka gruptakileri yemiş, padişahı yara izlerinden dolayı yememişler.
Padişah tek başına sarayına dönmüş. Yara sayesinde kurtulduğu için baş vezirini zindandan çıkartmış. Yanına çağırıp helalleşmek istemiş. Baş vezir; yine; “Bunda da vardır bir hayır padişahım” demiş.
Padişah; “Üç senedir zindandasın bunun neresi hayır?” deyince;
“Padişahım ben zindanda olmasam av ekibinin içinde olacaktım; beni de yiyeceklerdi. Hayır daha nasıl olur?” demiş.
Sayın Bahçeli’nin hayırlarının, baş vezirin hayırlarına dönüşmesini diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.