Aslına bakarsanız, bilen-bilmeyen konuşuyor, daha ötesi ahkâm kesiyor.

“Z kuşağı”, sohbetlerin değişmez gündem maddelerinden biri haline geldi. Üstelik, hemen her ailede bu kuşaktan bir veya birkaç genç bulunabildiği için, herkesin anlatacak, örnekleyecek bir olayı da var.

Nedir bu “Z kuşağı” ve kimdir bu gençler?

İnternetten bir tanımı, olduğu gibi buraya alalım:

“Z kuşağı, hızlı ve analitik düşünme yetisine sahiptir. Ancak bu yetilerini kullanma becerileri bireycidir. Ekip çalışmasına yanaşmazlar. Özgüvenleri yüksektir. Ebeveynlerinin kendilerine farklı baktığı düşüncesi de bu özgüveni yükseltir.”

*

Biliyorsunuz, doğum yıllarına göre yeni kuşaklar, X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı diye niteleniyor.

“Milenyum çocukları” da denilen Z kuşağı, 2000 yılından sonra doğanları kapsıyor.

İleri teknolojiyi sindirmiş bu çocuklar, özgürlük ve bağımsızlık konusunda keskin çizgilere sahipler. Konforlarına düşkünler. Başaramayacakları hiçbir şey olmadığına inanıyorlar. Toplumsallaşma diye bir kaygıları yok. Yerleşik kuralları da bağlayıcı görmüyorlar. Yürüyecekleri rotayı bireysel olarak çiziyorlar ve özveri sorumluluğu da taşımıyorlar.

*

Bu özelliklere bakınca, bizim alışılmış “iyi” veya “ideal” anlayışımıza pek uymadıkları açık.

Ama, pek çok da artıları var.

Bilgiye erişim konusunda harikalar yaratıyorlar ve çok kısa sürede arzu ettikleri bilgilerle dağarcıklarını doldurabiliyorlar.

Farklı sosyolojik gruplarla ilişki kurma konusunda başarılılar.

Haklarını savunma ve alma anlamında da hem kararlı, hem de etkinler. Kendilerine yapılan bir haksızlığa asla sessiz kalmazlar.

Hayal dünyalarının ise limiti yoktur.

İsteklerinde sonuna kadar diretirler ve haklı olduklarına inandıkları konularda asla geri adım atmazlar.

*

Günlük yaşamda, “bunlar internet çocukları” der geçeriz.

Farklılıklarını kabul ederiz, onları anlamaya çalıştığımızı da savunuruz, ama iç dünyalarına inmekte genellikle başarısız kaldığımız bir gerçektir.

Bunu da olağan “kuşak çatışması” diye niteler geçeriz.

Oysa daha derinlerde bir sorun vardır çoğu kez.

Bizi alıştıra alıştıra getirdikleri kirli ortamları, onların kabullenmesini bekleyemeyiz. Doğanın kirlenmesini, insan ilişkilerinin kirlenmesini, siyasetin kirlenmesini, daha nice kirliliği akıl ve mantıkları da almaz, hayal ettikleri dünyaya da sığmaz.

*
Hele de “İlk seçimde oy kullanacak olan Z kuşağı oyunu ağırlıklı olarak hangi partiye verir?” tarzındaki koca koca adamların saatler süren tartışmaları, onlar için hiç anlam ifade etmez.

Şu anda bunu düşünmüyorlardır bile…Zamanı gelince de, hayallerindeki dünyayı işaret eden siyasi akımları bir çırpıda ayıracaklardır büyük olasılıkla.

*

İsterler ki, boş boş laf üretilmesin, yalnızca özgürlük alanları genişletilsin, yaratıcılıklarının önü açılsın. Kendilerini motive edici ortamlar oluşturulsun. Sesleri duyulsun, görüşlerine değer verilsin. Farklı tavır ve davranışları, çatışma sebebine dönüştürülmesin.

*

Görüldüğü gibi, alışılmış bakış açılarımızla ve bilindik yöntemlerimizle, Z kuşağını ne doğru anlayabiliriz, ne de onların yeni bir dünya inşa etmelerine ortam hazırlayabiliriz.

Ve bu kuşağı kaybedersek de, maalesef geleceğimizi kaybetme riski ile karşı karşıya kalırız.