“Demir tava geldi kömür tükendi

Akıl başa geldi ömür tükendi.”

Geçtiğimiz günlerde bültenlerde yer alan bir haber ilgimi çekti. Habere göre bizi yaşlı nüfus doyuruyormuş. Köylerdeki gençlerin şehirlere göçüp orada yaşamak için çaba göstermesi bu şekilde yorumlanmış. Büyüklerimiz doğup büyüdükleri köylerinden kopamıyor. Tarımla uğraşıp karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. Kazançları yok denecek kadar az.

Aslına bakarsanız can çekişen mesleklerde çalışanlar için de aynı şeyler söylenebilir. Çocukluk yıllarında çırak olarak başladıkları mesleklerini sürdürmeye çalışıyorlar. Sungurlu ilçemizde iki kalaycı dükkanı kapandı. Sadece bir tanesi haftanın belli günlerinde köylerden gelen kapları kalaylıyor.

Emekli maaşlarının yardımıyla mesleklerini sürdürmeye çalışıyorlar.

Yusuf ustamız çocukluk yılarda öğrendiği demircilik mesleğini sürdürmek için çaba gösteriyor. Çırak bulamıyor, daha doğrusu bulunmuyor. Bin bir emekle ürettikleri ürünleri kullananların sayısı azalmış. Seralarda yapay gübreyle, kimyasal ilaçlarla üretilen sebzeler, meyveler göze hoş görünüyor. Sudan ucuz fiyatla satılan gıdaları kendi olanaklarıyla üretmek isteyenler, sadece yaşlanmış, köylerde yaşayan büyüklerimiz.

Ustamız, günümüzde ilkel olarak kabul edilen tarım aletlerini üretiyor. El emeği göz nuru ürünlerini sadece köylüler kullanıyor. Kapı kolları, zerzeler, düğmeler kimsenin ilgisini çekmiyor.

Satışa sunduğu ürünlerin tamamını kendisi üretiyor. Ocakta yanan kömür, demiri işlenecek kıvama getiriyor. Ustamız istenilen tava gelmiş demiri örsün üzerinde çekiçle şekillendiriyor. Geçmiş yıllarda usta yanında kalfayla, çırakla çalışırmış. Ustanın elinde küçük çekiç, kalfanın elinde ise büyük çekiç varmış. Ustanın çekiçle vurduğu yere kalfa büyük çekiçle vururmuş. Aslına bakarsan usta tavlanan demiri şekillendirirken, elindeki çekiçle kalfasına yol gösterirmiş.

Yusuf usta, işini aksatmadan çalışırken bir taraftan mesleklerinin “püf noktalarını” anlatıyor. Yusuf ustamız işyerine gelen en küçük demir parçasının bile hurdaya atılmadığını söyledi. Ürettiği her ürünün daha kullanışlı, daha uzun ömürlü olmasını sağlamak için çaba gösteriyor.

Yetmiş yaşını geride bırakmış büyüklerimizin çoğunluğu, hayatında bir kez bile doktora gitmezmiş. İlaç kullanmamış olanların sayısı az değildi. Onlar çok para kazanamadılar, ama ömür boyu sağlıklı yaşadılar. Günümüzde yok olan meslekler olarak gördüğümüz mesleklerde çalışan ustalarımız köylerimize, köylülerimize yönelik aletler yaptılar. Büyüklerimiz onların çabalarıyla ürettiği aletleri kullanıp toprağı işlediler. Ustalarımızın tamamen insan gücüyle ürettiği kapları, kazanları kullanıp kendilerinin ürettiği gıdaları tükettiler.

Doğal gıdaya, bir başka deyimle organik ürünlere ilgi artmış olsa da, üretici para kazanamıyor. Uzun sözün kısası doğal gıdalar, yapay gıdalara göre daha çok emekle üretiliyor. Üretim maliyetleri yüksek oluyor. Onlar para kazanamıyor. Genç kuşaklar gelecek kaygısıyla köylerini terk ediyor.

Sonuçta köylerde yaşayanların sayısı azaldıkça demirci, bakırcı kalaycı gibi birçok meslek dalı yok olan mesleklerin arasında yerini almaya başladı. Sağlıklı gıdanın yerini yapay gıda almaya başladı.

Artık bin yıl yaşamasını istediğimiz yılan, bize de dokunuyor.