1530 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Pargalı İbrahim Paşa adına yaptırdığı camiinin, çatısı ve minaresi 1926 yılında kaldırılıp çan kulesine dönüştürülmüş ve kiliseye çevrilmiş. Önüne de resimde görünen Hıristiyan mozaikleri eklenmiş.

Buranın Batı Trakya’daki diğer Osmanlı kentlerinden en büyük farkı, burada çok fazla Türk nüfusu kalmamış. Zaten diğer kentlerde görülen camileri burada göremiyorsunuz. Olanlar da ya kiliseye dönüştürülmüş ya da kapatılmış. Kente girer girmez zaten Osmanlı döneminden kalma Su Kemeriyle karşılaşıyoruz. 16. yüzyılın ortasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından kentin su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış bu kemer, kentin belki de en görkemli yapısı. Kentin bir ucundan bir ucuna uzanan bu tarihi su kemeri bizim İstanbul’daki Bozdoğan su kemeri kadar göz alıcı ve görkemli. Altından su yerine otomobiller geçiyor

Kavala’da Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı su kemerleri

Panagia

Sahilden Sukemeri yönüne doğru yürüyüp sağa ayrılan dik sokağa sapıyoruz. Böylece Panagia yolculuğunuz başlıyor. Yol boyunca Osmanlı dönemi mimarisini en güzel örneklerini görüyorsunuz.

İmaret

18 kubbeli tipik bir Osmanlı yapısı olan İmaret içerisinde 2 medrese, 2 mescit ve bir imaret yani düşkünler evinin olduğu bir kompleks.

Osmanlı zamanında Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından medrese ve aşevi olarak kullanılan İmaret Mısır Hükümeti tarafından alınmış ve şu an Kavalalı bir iş adamı tarafından işletilen oldukça lüks bir otel konumunda.

Yukarı doğru çıktıkça hem buradaki evlerin hem de tepeye konuşlanmış güzel kafelerin manzarası hayranlık duygularımızı artırıyor Ayrıca Panagia tepesindeki, yine Kanuni tarafından genişletilen Bizans kalesiyle birlikte bu iki yapı kentin önemli simgelerindendir.

Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1769'da bu şehirde doğmuştur.

Kavala’da mimari eserlerin neredeyse hepsi Osmanlı’ya ait. Aynı İmaret’de olduğu gibi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın evi de Mısır’ın malıymış..

Aziz Nikolas Kilisesi.

(SÜRECEK)