2022’nin gelmesiyle birlikte bir yaş daha büyüdük mü yoksa yaşlandık mı bilmiyorum. Çünkü içinde bulunduğumuz yaşa ve bakış açımıza göre değişiyor. Zaten önemli olan takvim yaşımız değil, kendimizi hissettiğimiz beyin yaşımız değil mi? Jean Anouilh’in dediği gibi; “İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği zaman ihtiyardır.”

Kartal, kuş türleri içinde en uzun ömürlülerinden biridir ve 70 yıla kadar yaşayabilir. Tıpkı insan gibi yani. Ancak, bizimle arasında çok önemli bir fark var. Kartallar, bu yaşa ulaşmak için 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır. Yoksa birkaç yıl daha yaşadıktan sonra ölür.

Kartalın pençeleri 40 yaşlarındayken sertleşerek esnekliğini yitirir; bu nedenle de avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gaga yapısı da bozulur ve uzayarak göğsüne doğru kıvrılır. Ayrıca kanatları ağırlaşıp tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık uçması ve avlanması iyice zorlaşmıştır. Bu nedenle de iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya işi oluruna bırakıp birkaç yıl içinde ölecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.

Kartal, eğer yeniden doğuşa karar verirse, bu süreci 150 gün kadar sürer. Önce ilerde yaşayacağı zor günlere uygun sarp ve kayalık bir yere yuva yapar. Sonra da iyice beslenip kilo alır, hatta biraz da yiyecek biriktirir. Artık yenilenmenin sırası gelmiştir ve gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda gaga bu darbelere dayanamayıp sökülerek düşer. Artık yeni gagasının çıkmasını beklemekten başka çaresi yoktur. Geçirdiği uzun ve çok zor günlerden sonra yeni gagasına kavuşur ama bu kez de yeni gagasını kullanarak sertleşmiş pençelerini yerinden söküp çıkarır. İkinci bir zorlu bekleyişten sonra yeni pençelerinin çıkması da her şeyin bittiği anlamına gelmez. Bu kez de sıra eski kartlaşmış tüylerindedir ve hepsini yolarak yenisinin çıkmasını beklemeye başlar.

Aradan 5 ay gibi bir süre geçmiştir ve artık kartalımız, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayacak yenilenme sürecini tamamlayarak yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazırdır. Büyük bir coşkuyla atar kendini boşluğa, yenilenmiş tüyleriyle donatılmış kanatlarını çırparak yükselir gökyüzüne ve yeni yaşamının ilk avını görebilmek için gözü aşağılarda süzülür de süzülür…

Keşke insanoğlu da 40’lı yaşlardan sonra her tarafından sinyaller vermeye başlayan yaşlanmaya yüz tutmuş bedenini tıpkı kartal gibi yenileyebilseydi! Ancak şöyle bir kendimize baktığımızda akla şu soru takılıyor: Böyle bir olanağımız olsa bile acaba kartalın katlandığı zorluklara sabredebilme gücünü kendimizde bulabilir miydik? Yoksa işin kolayına kaçıp da ölmeyi mi yeğlerdik?

Ama Tanrı bize böyle bir hak tanımamış, bence iyi de etmiş. O nedenle elimizdekinin değerini bilmemiz gerek. Bu arada şunu düşünmekten de doğrusu kendimi alıkoyamıyorum: Bedenimizde böyle bir yenilenme yapamasak bile acaba bu işi beynimizde yani hayata bakış açımızı yenileyerek gerçekleştiremez miyiz? “Yedisinde neyse, yetmişinde de o” felsefesini yıkmak çok mu zor, hatta imkânsız mı?

Ben, herkesin kendi yaşamında sık sık yeniden doğuş sürecini yaşadığına, yaşaması gerektiğine hatta hatta yaşamak zorunda olduğuna inanırım. Zaten, olması gereken de bu değil mi? Hangimizin şu andaki düşünceleri bundan 20-30 yıl öncesiyle aynı? Farkında değiliz ama değişiyoruz, olgunlaşıyoruz ve gelişiyoruz. Kısaca kartalın bedenine yaptığını, biz de iç dünyamızda yaşıyoruz.

Ne mutlu bunun farkına varanlara!

DÜŞÜNEN SÖZLER

*Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denir. John Christian

*Okul ile hayat arasındaki fark şudur: Okulda, önce dersleri alır, sonra sınava tabi tutulursunuz; hayatta ise önce sınavı yapar, dersinizi sonra alırsınız. Tom Bodett

*Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer; içsen de tükenir, içmesen de. Neyzen Tevfik

*Biz bu zamana ve yere misafiriz; geçip gidiyoruz. Amacımız; gözlemek, öğrenmek, büyümek, sevmek ve sonra eve geri dönmek..! Aborjin sözü

*Hayat bir hikâye gibidir; ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel olduğu önemlidir. Seneca