Binlerce yıldır bu topraklarda tarım yapıldı. Toprağı işleyenler, hayvan yetiştirmekten vazgeçmedi. Elde edilen ürünler insanlar ve yetiştirdikleri hayvanlar için besin kaynağı oldu. Hayvan gübresi sadece yakacak olarak kullanılmadı. Günümüzün deyimiyle organik ürün için kimyasal gübre yerine elde ettikleri doğal gübreler kullanıldı.

Yaşadığımız coğrafyanın her noktası yetiştirdiği hayvan ırkına, tarımsal ürüne adını verdi. Karaman koyunu, Anamur muzu, Antep fıstığı, Halep keçisi, Ordu’nun fındığı, Kırkağaç’ın kavunu; Diyarbakır’ın karpuzu; saymakla bitmiyor.

Dünya genelinde değişen koşullar, iklim insanları geleneksel anlayışını zorlamaya başladı. Geleceği görebilen insanlar farklı ürünleri yetiştirmeye başladı. Zihni Derin Karadeniz bölgemize çay fideleri getirdi. Onun sayesinde yerli çay içebiliyoruz.

Lale soğanları Hollanda’ya götürüldü. Konya ilimiz kadar toprağa sahip ülke, dünyaya en fazla tarımsal ürün satan ülkeler arasında yerini aldı.

Son yıllarda farklı ülkelerden getirilen ürünler ülkemizde yetiştirilmeye başladı. Kivi, avokado gibi adını duymadığımız ürünler ülkemizde yetiştirilmeye başladı. Dileğimiz üreticinin de tüketicinin de bu gelişmelerden kazançlı çıkmasıdır.

Tarımın makineleşmesi, kimyasal gübreler, hibrit tohumlar verim artışını sağladı. Göze hoş görünen ürün miktarını artırdı Zaman içerisinde artan verim artışı, maliyet artışlarını karşılamaz oldu. Her yıl yeni tohumların satın alınması masrafları artırmıştı. Albenisi güzel olan ürünlerin tadı, kalitesi istenilen nitelikte değildi. Ürün artışı, besin değerini azalttı. Sorunlar ortaya çıktıkça çözüm yolları bulmak için çalışmalar artmaya başladı.

Bilimin gelişmesi, bazı ürünlerin değerini artırdı. Lavanta, altın otu, çörekotu, papatya, hardal, karabuğday (greçka) gıda olarak tüketilmesinin yanı sıra tıp alanında kullanıldı. Çeşitli tarımsal ürünler işlenip kozmetik sanayisinde hammadde olarak değerlendirildi. Çok değil on yıl öncesinde lavanta üretimi ülkemizde yok denecek kadar azdı. Çörek otu küçük çaplı olarak üretiliyordu. Bu gün Çorum Organize Sanayisi Bölgesinde lavanta yağı, çörek otu yağı gibi değişik ürünlerden elde edilen tıp ve kozmetik sanayisinde kullanılıyor. Aynı fabrikada farklı bitkilerden yağ üretimi yapılabiliyor.

Köylerimizde bir gelenek vardır: yeni ürünler üretenler hoş karşılanmazlar. Onlar küçümsenir. Onlar başarısız olursa alay konusu olur. Yeşil mercimek kırk yıl öncesinde köylerimizde yaygın olarak ekiliyordu. Yaşanan bazı olumsuzluklar nedeniyle artık mercimek yurtdışından satın alınıyor. Karamsar olmaya gerek yok. Çorum’da turşu üretmeye başlayan bir firma yeni bir markayla ülkemiz genelinde adını duyurdu.

Alaca ilçemizde Ziraat Yüksek Mühendisi Serkan Sayın’ın girişimiyle çörek otu lavanta gibi farklı ürünler üretilmeye başladı. Yine Dodurga ilçesinde çeşitli ürünlerin üretimi başlatıldı.

Muğla gibi bazı belediyeler organik gıda üretiminde adını duyurmaya başladı. Hibrit tohumların yerine Ata tohumları üretip ücretsiz olarak dağıtımını yaptılar. Örnekler çoğalmaya başladı.

Çorum ve ilçelerinde yeni tarımsal ürünlerin üretimi, bu ürünlerin daha iyi şekilde değerlendirilmesi için çabalar sürdürülüyor. Hasıl (buğday çimi) üretimi, çörek otu, kara buğday, lavanta gibi çeşitli ürünlerin üretimi ziraat mühendislerinin, üreticilerin çabalarıyla gerçekleşiyor. Onlar başarılı oldukça üretici sayısı artacak.

Alaca, Dodurga ve Sungurlu ilçelerimizde örnek çalışmalar yapılıyor. Çörekotu, karabuğday, lavanta gibi çeşitli tıbbi, hoş kokulu ürünlerin deneme üretimleri olumlu sonuçlar vermeye başladı. Dileğimiz gelecek yıllarda tarım ürünlerinin çeşidinin artırılmasıdır.

Bin bir emekle üretilen ürünlerinin zararına satılması, derelere dökülmesi, bazen hiç toplanmaması bugün üreticiyi, gelecek yıllarda tüketiciyi zorda bırakacaktır.