Karnın yardım, kazma ilen belinen
Yine beni karşıladı gülünen.

Bahar aylarının sonlarına doğru Anadolu’nun dört bir yanında yöresel şenlikler başlar. Geleneklerini sürdürmeye çalışan insanlar yaşadıkları yerlerden koşup gelirler. Özlemler giderilir; eski anılar tazelenir. Genellikle bir iki gün süren etkinlikler sonunda bir yıl sonra yeniden buluşmak üzere insanlar yeniden yollara düşerler.
Eski dostlukların unutulmaması, insanların doğup büyüdükleri yerleri unutmamaları övgüye değerdir.
Katılabildiğim etkinliklerde o yöreyi gözlemlemeye çalıştım. Kimi dağ başında, özel aracın yoksa, yaz aylarında bile ulaşımın zor olduğu yerlere kurulmuş. İnsanlar ormanlık alanda doğayla bütünleşip varlığını sürdürmüş. O çevrede yaşayan insanlara ömür boyu kaç kez doktora gittiğini sormak gerekir! Aldıkları nefes, tükettikleri yiyecekler, içtikleri suların hepsinin doğal olması sağlıklı yaşamın kaynağıdır.
Onlar, reklamı yapılmayan yiyecekleri içecekleri tüketirler. Yiyip içtikleri, katkısız, kendilerinin ürettikleri gıdalardır. Çevresinde yaşayan başka canlıların neslini yok etmezler. Binlerce yıldır aynı topraklarda yaşayan insanlar asla yaşadıkları toprakları, su kaynaklarını soludukları havayı asla kirletmediler. Uygarlıklar kuruldu, uygarlıklar yıkıldı; anlayış değişmedi. Yaşadıkları çevreyle dost oldular.
Akarsular, su kaynakları bütün canlıları çevresinde toplamış. Ne zaman iklimler değişmiş, akan sular akmaz, toprakta ot bitmez olmuş; insanlar o toprakları terk etmeye başlamış. Göçmen kuşlar kanat çırpmışlar, yaşanabilir yeni alanlar bulmak için.
Suyun değerini bilen insanlar onu kirletmemeye özen göstermişler. İlkel, vahşi olarak Kızılderililer; susuzluk nedeniyle Orta Asya’dan göç etmek zorunda kalanların suya verdiği değeri bizler anlayamayız. O insanlar için su, parayla alınıp satın alınamayacak kadar değerlidir.
Söze köy şenliklerinden başlamıştık. O topraklarda doğal ortamlarında yetiştirilen ürünlerle beslenen, ormanlık alanlardan gelen suyu içenlerin şehirlerde yaşayan bizlere göre daha sağlıklı olduğunu bilmeyen yoktur. Doğal, organik besinlerin önemi konuşulur. Ancak, uygulamaya gelince insanlar doğru bildiğini yapar.
Karakolda doğru söyleyenler, mahkemede şaşarmış. Doğal, organik beslenmeyi savunanlar uygulamaya gelince değişirler. Şık ambalajlar içinde albenisi artırılmış; reklamları yapılan ürünleri tüketilir.
Şenliklerin yapıldığı köylerin çeşmelerinden yaşamın kaynağı sular akıyordu. Bir günlüğüne şenlik için köylerine gidenler temiz olduklarına inandıkları pet şişelerde satılan temiz suları yanlarında götürmüşlerdi. Şenlik alanlarına kurulan küçük pazarlarda pet şişelerde satılan sular vardı. Çeşme sularını temiz bulmadıkları için mi yoksa şehirli olduklarını anlatmak için mi çaba gösteriyorlardı bir türlü anlayamadım. Köy içindeki atıklara bakılırsa daha önceden benzer şeyler yapmışlar.
‘Kullan at’ anlayışı insanların beyinlerine yerleşmiş; bir davranış biçimine dönüşmüş. Artık insanlar kullandıkları her şeyi atıp yenisini alıyor. Hatta en yakın dostlarını bile bir süre kullanıp atabiliyor!
Kullanılan bütün ürünler atılıyor. Üretimin ucuzlaması birçok ürünün sadece bir kullanım için üretimini sağladı. Bir kez kullanım için üretilen plastik ürünlerin aslında büyük bir kısmı son derece sağlıksız. Okuduğum bir gazete haberinde bir kez kullanım için üretilen plastik bardaklar üzerinde farklı numaraların bulunduğunu yazıyordu. Büyüteçle baktığımızla görebildiğimiz rakam, bilenler için bir anlamı vardı: o rakamın yazılı olduğu plastik bardaklarla kesinlikle su içilmesi sakıncalıydı. Ama temizliğe özen gösteren bizler, aynı bardaklarla soğuk, ya da sıcak içecekleri tüketiyorduk. Önce kendi sağlığımızı, sonra yaşadığımız çevreyi kirletiyoruz farkında olmadan.
Gündemi etkilemediği için kısa sürede unutulan bir haber kimsenin ilgisini çekmedi. Uzmanlar, piyasaya pet şişelerle, damacanalarla hazır su satan firmaların ürünlerini incelemişler. Hatırı sayılır bir rakamda firmanın ürünleri temiz, sağlıklı çıkmamış. Diğer gıda maddeleri için de benzer şeyler söylenebilir mi?
Yapılan yanlışlar, çok yakında Aşık Veysel’in “Benim sadık yarim kara topraktır” şiirinde yer alan dizleri tersine çevirecek gibi. Yapılan yanlışlar tarım alanlarını, temiz su kaynaklarını kirletiyor. Binlerce yıl doğaya zarar verecek kimyasal atıklar var. Uygarlaşma adına yaşadığımız çevreyi, kendi ülkemizi yok ediyoruz.
Yıllar öncesinde patates üretimi yapılan tarlaların içine otomobil farikası kurulur. Yetkilinin biri çıkar geçmişte bilmem kaç ton patatesle bir otomobil alındığını alkışlar arasında dile getirir. Kimse çıkıp bir kilo patatesle kaç kişinin karnının doyduğunu; insanların aç kaldığında otomobille karnını doyurmadığını söyleyemez.