Dağlar dağlar, uzun dağlar

Yüreğimde sızım dağlar

Kurdu, kuşu sen sakladın.

Nerde benim kuzum dağlar?

Dayanıklı tüketim malları almak isteyenler öncelikle yakın çevresinden başlayarak araştırma yapar. Onlar için tek başına ürünün satış bedeli önemli değildir. Güvenilir marka, servis hizmetleri, yedek parça temini gibi detaylar önemlidir. Üretim hataları, kullanım hataları nedeniyle karşılaşılan sorunların kısa sürede çözümleniyor olması tüketicinin güvenini artırır.

Üretici firmalar da boş durmaz. Rakiplerinden önde olabilmek için deyim yerindeyse ne gerekiyorsa onu yapar. İnsanlar farkında olmadan sahip oldukları ürünleri yok pahasına elden çıkarıp, aynı ürünlerin yeni modellerini almak için yeniden para harcar!

Beklenmedik sorunlarla karşılaştığımızda garanti belgesi devreye girer. Bozulan parçalar yenilenir. Gerekirse yenisiyle değiştirilir. Zaman içerisinde üretici firmaların kendilerinden kaynaklanan hataları varsa, onlar tüketicilerden önce devreye girer. Günümüzde eskisi kadar önemi kalmasa da garanti süresi dolduğunda tamirat yapılması gerekebilir. Tüketici güvenin kaybolmaması üreticiler için son derece önemlidir.

Üretilen her ürünün bir ömrü olduğuna göre bazı alanlarda son saniyeler beklenmez. Seri üretim yapan birçok fabrika yenileme denilen yıllık bakımlara alınır. Makinelerin, makine parçalarının son kullanma tarihleri dolmadan yenileriyle değiştirilir. Bir makinenin uzun süreli çalışamaz hale gelmesi fabrikada üretimin aksamasına yol açabilir.

Fazla söze gerek yok. Bozulan her makine yenisiyle değiştirilir. İnsanları makinelere benzetmek çok saçma gelebilir. Makinelere, bilgisayarlara göre daha sağlıklı çalışan vücudumuzda sayısız organ vardır. Sağlık sorunlarından, çeşitli hastalıklarla karşılaşabiliriz. Zaman içerisinde gözlerimiz, kulaklarımız işlevlerini göremez hale gelebilir. Kazalar geçirip sakat kalabiliriz. Meslek hastalıklarına yakalanabiliriz.

Sağlık sorunlarıyla karşılaştığımızda gideceğimiz yer bellidir. Öncelikli olarak ilaçlarla tedavi yoluna gideriz. Doktorların önerisiyle ameliyat olabiliriz. Buraya kadar her şey normal.

Doğuştan veya daha sonradan vücudumuzda yer alan organlarımız işlevini yapamaz hale gelmişse asıl sorun orada başlıyor.

Yaşamak güzel şey.

Bulunduğumuz koşulları benimseyip yaşama tutunacağız. Çaresiz kaldığımızda işlevini yitiren böbreğimizi veya herhangi bir organımızı yenisiyle değiştirilmesini isteyeceğiz.

İnsanların vücutlarından bir parçayı başkasına vermesi kendisinin sıkıntılar yaşaması, sakat kalması sonucunu doğurur. Günümüzde organ bağışlarıyla bu sorun çözülmeye çalışılıyor. Yapılan tüm çalışmalar bu sorunun çözümünde yetersiz kalıyor. Doku uyuşmazlığı gibi çeşitli nedenler, yapılacak en küçük hatalar sorunları çözmek yerine daha fazla büyümesine yol açabiliyor.

Hastanelerde hiç beklenmedik bir anda taze kan bulunması gerekebiliyor. Özellikle kalp hastalıklarında insanlar çaresiz kalabiliyor. Buna benzer sorunlarda çözüm için, bir başka insanın gönüllü olması gerekiyor.

Kaç kişi gönüllü olarak böreğini, karaciğerini, gözlerini vermek ister? Başkasının yaşaması için kalbini bağışlayacak birileri çıkar mı? Ne kadar doğrudur onu bilmiyorum ama böbreğini satışa çıkaranlar varmış. Zorda kalan insanlara kan satanlar varmış. Ben sadece duydum; gözlerimle görmedim.

Geçtiğimiz günlerde bir Avrupa ülkesinde yıllardır çalışan akrabam gelmişti. Sohbet sırasında yaşadığı ülkede çocuk kaçırma olaylarının çok yaygın olduğunu söylemişti. Kurtulmak için kendi ülkelerinden göç edenler daha büyük sorunlarla karşılaşabiliyor. Onların çocukları kaçırılıyor. Basında haber yasağı olduğundan yaşananlar gizleniyor.

Kaçırılan çocuklar dayanılmaz acılarla karşılaşıyor. Bir kısmı sapıkların elinde can veriyor. Hayatta kalanlar ise her türlü insan tacirlerinin elinde para kazanılacak bir eşya olarak görülüyor. Basına verilen rakamlar ne kadar sağlıklı bilemiyorum. Sayılar inanılmaz boyutlardadır.

Konuyla ilgisiz görünebilir: yıllardır süren savaşların olduğu topraklara bakalım. Yeni savaşların çıkabileceği ülkelerle birlikte değerlendirelim. Bu ülkelerde yaşayan çocuklar, kadınlar, kısacası insanlar canlarını kurtarmak isterken daha büyük acılar yaşayabiliyor.

Onlar, fırsat bekleyenler için altın tepside sunulan birer fırsata dönüşüyor. Bitmek bilmeyen savaşların asıl nedenlerinden biri insan kaçakçılığı olabilir mi?