2021’le birlikte benim gibilerin varış çizgisine bir yaş daha yaklaştığı günler başlıyor. O nedenle de bugün en beğendiğim şiirlerden biriyle tanıştırmak istiyorum sizleri. Belki siz de benim gibi içinde kendinizi bulacak, belki de düşünüp söyleyemediklerinizi ya da yazamadıklarınızı bir başka kalemden okuyacaksınız. Kimin yazdığı bilinmeyen bu dizeler yüreğinize mızrak gibi saplanacak.

Haydi, başlıyoruz duygu kervanında birlikte ilerlemeye. Ağır ağır, yerleştire yerleştire ve de düşüne düşüne ilerleyin satır aralarında.

YAŞAMAK İÇİN ZAMAN KALMIYOR

Ölüm değil beni korkutan!

Boş bir yaşamın ardından,

varacağım yer olması sıkıyor canımı.

Nedir ki? Kırk yıllar, elli yıllar, billahi çok değil!

Hele hele çizilen bu yolda, bize hiç gelir.

Ne beklersin yaşamdan ÇORBACI?

Ne bekler yaşam senden?

İkiniz de tüketirsiniz hoyratça zamanı,

işte geride kalanlar sıkar canımı.

Yedi yaşında başlarsın okula, sayma ondan öncesini.

Sonra, yıllar yılı gider gelirsin, kara tahtalı değirmene,

berrak zamanını öğütmek için.

Yirmi iki civarı alırken diplomanı,

tüketivermişsindir üçte birlik zamanını...

Diploma yetmeez! diyor Topal Şarapçı;

“İyi bir iş bul gel hele bakalım!

Askerliğini de yap bir de, sonra evlen bakalım.”

İşte bir on yıl daha uçuveriyor ansızın.

Yaş oluveriyor otuz beş!

Gerçekten yarısı mıdır yolun?

Belki de yarısından da yakın,

geriye bakma sakın küheylan!

Kopuverir zincirleri yaşamın, bir iplik gibi ansızın.

“Hele bir borçlarımızı ödeyelim, sonra daha iyi yaşarız.

Şimdilik biraz sabır” diyor karım Nazife!

Ellinci yaş günümü, kimse fark etmiyor bile.

Ufaklığın diploma töreni var.

Ne biçim alış veriş bu? Anlayamadım gitti!

Yapmak istediğim birçok şey, özlem kapısında yitti..

Hırs ile mutfağa giriyorum, ne varsa atıştırmak için,

sıcacık bir el tutuyor elimi

“Perhiz yapmalısın artık!” diyor karım Nazife.

Eee, doğru da söylüyor hani.

Kalan on yılımın birkaç yılı hastalıkla geçiyor.

Gerisi de torunların peşinde.

Eee, “Ulan hani yaşayacaktık! “ diye bağırıyorum.

“Sakin ol, tansiyonun yükselecek” diyor karım Nazife.

Eee, doğru da söylüyor hani.

Nedir yaşamın kısır döngüsü anlayamadım gitti.

“İyi yaşadık, hoş yaşadık” diyor karım Nazife

“Patronların da pek severlerdi, çok da çalışırdın hani.

Bak, her şeyimiz var.

Büyüdü sayılır çocuklar da, daralacak ne derdin var?

Haydi, neşelen artık. “

Eee, doğru da söylüyor hani.

Bir karı, birkaç çocuk, bir ev ve araba.

İşte yaşamın bilânçosu.

Hayır hayır! Korkuyorum ölümden!

Boşa geçen bir yaşamın ardından nasıl gidilir oraya!

Özgürce çizmeliydim yaşamımı zor da olsa,

özgürce ulaşmalıydım sona, yalnızlıkla yaşansa..

Kanaviçe gibi dokumalıydım; güzellikleri, gizemleri…

Ter basıyor fırlıyorum yataktan.

“Dönüp durma” diyor, karım Nazife, yarı uykulu

“Sıkıca örtün de uyu”

Tüketmek için bunca acele ettiğimiz takvim yapraklarına;

onca hızla çevirdiğimiz akreplere, yelkovanlara;

içine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına

şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz?

“Ne kadarı benim hayatım?” diye soruyor musunuz?

Ne kadarını başkaları yaşamış benim yerime?

Ya da ben başkalarının?

“Aynadakinin ne kadarı benim, ne kadarı oynadıklarım?”

Sevgiyi koydum,

kum saatinin doludizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine.

Çünkü bir tek sevgi var elimizde;

bunca yıldan damıtılıp gelen.

Yine bir tek o kalacak,

yaşanacak yıllarından…

Sağlıklı ve huzurlu nice yıllara…

DÜŞÜNEN SÖZLER

•Yaşamın bir yarısı sabır, diğer yarısı da şükürdür. Ama bir yarısı daha vardır ki, o da şükredilecek işleri yapmakla geçmelidir. Mevlâna

•Hayatın en güzel günleri daha erken demekle geçer; sonra ise çok geç olur. Flaubert

•Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin. Nazım Hikmet