12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda 27 adet el bombasının bulunması ile başlayan Ergenekon davası, 9 yıl sonra Yargıtay tarafından bozulmasıyla yeniden gündeme oturdu.
Aslında Türkiye'yi sarsan iki dava idi, Ergenekon davası ve Balyoz davası...
Balyoz davası 19 Temmuz 2010'da İstanbul 10'uncu Ağır ceza Mahkemesi'nde kabul edilmiş, 21 Eylül 2012'de karara bağlanmıştı.
91 'i amiral ve general olmak üzere 365 kişi yargılanmış, 34'ü beraat etmiş, 331'i hüküm giymiş ve Yargıtay 9 Ekim 2013'te büyük bölümünü onamıştı.
Ama Anayasa Mahkemesi 18 Haziran 2014 günü "hak ihlali" olduğuna karar vermiş, devam eden yeniden yargılama sürecinde tüm sanıklar beraat etmişti.
***
Ergenekon davası ise İstanbul 13' üncü Ağır Ceza Mahkemesinde 5 Ağustos 2013 günü karara bağlanmıştı.
Tutuklu yargılananların büyük çoğunluğunun 4 yıldan fazla cezaevinde yattığı bu davada 23 iddianame birleştirilmiş, 66'sı tutuklu 275 sanık yargılanmış, 21 kişi beraat etmiş, 254 kişi hüküm giymişti. Bunlardan 19 kişiye müebbet verilmişti.
İddianamelerin sayfa sayısı 17 bini, ek klasörlerle sayfa sayısı 10 milyonu, dava dosyalarına giren tüm belgelerle 120 milyonu bulmuştu.
Yani Ergenekon davasının hacmi büyütülmüş, içinden çıkılmaz olunmuş, yargılamada gerekli ciddiyet yok edilmiş, güvenirlik tümüyle yitirilmişti.
Sanıkların darbe girişimiyle suçlandığı bu davalar, bir hukuk davası olmanın ötesine geçmiş, Siyasal İslam ile Cumhuriyetin bir hesaplaşmasına dönüşmüştü.
Ama Anayasa Mahkemesinin "hak ihlali" kararı ile tüm sanıklar salıverilmişti.
Yine de 21 Nisan 2016 günü açıklanan Yargıtay kararı ile Ergenekon davası bozulmuş, hem siyasetin hem de yargının gündemine oturmuş oldu.
***
Ne yazık ki, bu ülkede bir kısım davalar toplum vicdanında büyük yaralar açmıştır. Ve bu yaralar, bugün bile sarılamaz olmuştur.
-27 Mayıs döneminde Mendereslerin idamı...
-12 Mart döneminde Deniz Gezmişlerin idamı...
-12 Eylül döneminde yaşı büyütülerek asılan Erdal Erenlerin idamı...
İşte o gün bu yargılamaları savunanlar, bugün günah çıkarır oldu. O gün bu idamları savunanlar, bugün vicdan temizler oldu.
O gün yargının arkasındaki "görünür irade" asker idi, bugün "görünür irade" İslami bir iktidar oldu.
O gün "Soğuk Savaş" döneminde, rotasından çıkmış siyaset ve toplumsal muhalefet terbiye ediliyordu, bugün "Soğuk Savaş"ın bitmiş olmasıyla ordu terbiye edilir oldu.
İşte biz, bu terbiye eden iradeyi görmedik, göremedik. Bu gidişle de göreceğimiz yoktur.
Çünkü görünmeyen bu irade okyanusun ötesine kadar uzanmaktadır.
***
İşte okyanusun ötesindeki o irade yani ABD'dir ki:
Soğuk savaş döneminde bu ülkenin dinamik güçlerini Sovyet tehlikesine karşı mevzilendirmişti.
Ve de Kemalist değerler ana dokusundan uzaklaştırılmış, Sovyetlere karşı biçimlendirilmişti.
Ama 1991'de Sovyetler dağılmış, "Soğuk Savaş" bitmişti. Artık Sovyetlere karşı donatılmış kadrolar, özellikle kurmay takımı tasfiye edilmeliydi. Gelişebilecek Batı karşıtlığı önlenmeli, NATO'nun yeni konseptine göre Türk Ordusu yeniden dizayn edilmeliydi.
Yani büyük emperyal güç böyle istiyordu. Çünkü İslam Dünyası, özellikle Arap Dünyası ve bölge yeniden dizayn edilmekteydi. İtiraz olmamalıydı.
İşte o gün Balyoz davasının da Ergenekon davasının da hizmeti bu oldu. Çünkü bu davalar, dava değil bir operasyondu. Bu nedenlerle birdenbire toprak altından bombalar, birdenbire bavul dolusu belgeler ortaya çıkar olmuştu.
Ne yazık ki, muhafazakâr değerlerle beslenmiş, toplumun büyük desteğini almış AKP iktidarı, bu davaların savcısıyım demiş, bu projenin ülke içinde uygulayıcısı ve kollayıcısı olmuştur. Ve de Batı'nın bölgedeki projelerine taşeronluk yapılmıştır.
Ve maalesef bu ülkenin yargısı da hukuka ihanet ederek bu projede kullanılmıştır.
İşte bunun için diyoruz; artık bu ülkenin siyaseti ve yargısı emperyal projelere hizmet etmekten kurtarılmalıdır.