“Ah ile vah ile geçer ömürler”

Arap ülkelerinde beklentisi gerçekleşmeyen kola firması farklı çözümler aramaya başlar. Bulunan çözümler de sonucu değiştirmez. Büyük çaplı bütçelerle yeni yeni reklam kampanyaları hazırlanır. Yenilen pehlivan örneğinde olduğu gibi büyük beklentilerle hazırlanan reklam tüketicilerin beğenisine sunulur. Ülkenin dört bir yanı reklam fotoğrafları ile süslenir. Aynı kareler gazete sayfalarında yer alır.

Kolay anlaşır, özlü olması için üç fotoğraf birlikte afişlerde yer alır. İlk fotoğrafta çölün ortasında bir Arap perişan halde yatmaktadır. İkinci karede ise aynı kişi çölde bulduğu kolayı içmeye başlar.  Üçüncü fotoğrafta ise canlanıp koşmaya başlar.

Büyük bir özenle hazırlanan reklam kampanyasının sonu yine hayal kırıklığıdır. Yapılan bir mantık hatası, başarısızlığın kaynağıdır. Latin alfabesini kullananlar soldan sağa doğru yazıp okumaktadır. Oysa Arap alfabesinde bu kural tersine işler. Sonuçta bakış açısı yorumların farklı olmasına yol açar.

Kola içen Arap çölde perişan olur.

Düşünceleri, inançları ne kadar farklı olursa olsun; anlayışları aynı olan insanların sayısı azımsanmayacak boyuttadır. Doğduğu günden başlayarak erkek çocuklarıyla kız çocukları farklı düşüncelerle yetiştirilir. Çocuklarımız bunu, çevresini tanımaya başlamasıyla birlikte öğrenmeye başlar. Davranışlarını büyüklerin bakış açısına uygun olarak şekillendirir. Anne baba arasında aile reisliği için tartışmalar sürerken çocuk, kimseye fark ettirmeden liderliği ele geçirir. Kız çocukları, var olduklarını anlatabilmek için çırpınırken; erkek çocukların hiçbir şey umurunda değildir. Nasıl olsa yapacağı her hatayı kapatacak aile büyükleri vardır!

Bu anlayışla büyütülen delikanlı, gün gelir eşinin hamile olduğunu öğrenir. Erkek adamdır, elbette doğacak ilk çocuğu erkek olacaktır. (İkinci çocuğun kız olması bu kuralı değiştirmez!) Aksini düşünmek olacak iş değildir. Sevincin dozajını artıran baba adayı, mahallenin bütün kızlarının oğlunun peşinden koşacağını anlaşılır bir şekilde dile getirir.

Eşi ise kaygılıdır. Aklından geçenler çok farklıdır: Şayet oğul yerine bir kız çocuğu olursa yaşıtları olan erkek çocukların günü geldiğinde kızına neler yapacağını düşünmek bile istemez.

*

Aynı mantıkla yetiştirilen kuşaklar, seçimlerde aday olacaklar; oy kullanacaklar. Mahalle muhtarları, meclis üyeleri seçilecek. Devamında milletvekilleri, cumhurbaşkanı seçilecek. Önceki yıllarda yapılan seçimlerden farklı olan, yeni olan bir şey olmayacak gibi. Köyde yaşayanlar, muhtar adayları arasından seçimini yaparken akrabalık, dostluk ilişkilerini ön plana çıkarır. Görev başındaki muhtarın uygulamaları, seçilecek adayın yapacakları kimsenin umurunda değildir. Seçim sonuçları baştan bellidir. Çevresi, akrabası çok olan kazanır. Kazanan kişinin ilk uygulamaları bellidir: kendisine oy vermeyenlerin sorunlarıyla yakından ilgilenmeye başlar.

Şehirler, köylerden gelenlerle dolup taştığına göre aynı anlayış geçerliliğini korur. Adayların geçmişte neler yaptıkları, seçilirse neler yapacak hiç önemli değildir. Köylerde akrabalık ilişkilerinin yerini siyasi düşünceler alır. Seçimler yaklaşırken iki aday ön plana çıkar. Diğerlerini ciddiye alan olmaz. Seçmenler hesaplarını buna göre yapar. Oy vereceği kişi seçimden mutlaka zaferle çıkmalıdır.Aksi takdirde onun oyu boşa gitmiştir!

Gün gelir, seçimler sonuçlanır. Tahmin edildiği gibi iki adaydan biri başkan olur. Kazanan adaya oy verenler, hatta oy vermediği halde oy vermiş görünenler zafer çığlıkları atmaya başlar. 

Gerçekten hizmet yapacakların büyük bir kısmı seçimlerde beklediğini bulamaz. Kendi köşesine çekilip hayata küser.

Kısa bir süre sonra beklentileri gerçekleşmeyenler bakır kaplarını kalaylatmak için kalaycıya götürür. Kalaycıların sayısı artmaya başlar.