Ülkemizin dört bir yanından yangın haberleri geliyor. Üzülerek belirtelim azalacağı yerde artarak ve büyüyerek devam ediyor. İklimsel koşullar ise bu felaketin devam etmesine son derece elverişli. İnsanların evleri, hayvanları, ormanda çam ağaçları, makiler, ormanı yurt edinmiş, kurdu kuşu, dağ keçileri, sincaplar, kaplumbağalar, ceylanlar, yılanlar ne varsa börtü böcek hepsi diri diri yanıyor, kavruluyor. Hiç bir ülkenin başına gelmesin olay çok büyük, yerleşim yerlerine, termik santrallere kadar sıçradığı haberlerini alıyoruz.

Koskoca bir ülke seferber olmuş, hiçbir şey yapamıyor, pet şişesini, çalı süpürgesini alıp koşuyor. Yerden toprağı alıp yangına atan vatandaşlarımızı hüzünle izliyoruz. Vatandaşımız elinden geleni yapıyor, vatandaşın gayreti ile bu yangının söneceği yok. Ülkemiz insanı göz göre göre ormanlarının, canlarının yanışını göz yaşları içinde izlemek zorunda kalıyor. Ülke olarak çaresizliği yaşıyoruz. Sadece bazı yerlerde yanacak yer kalmadığı için yangınların söndüğü haberini alıyoruz.

Seksen üç milyon yurdum insanına bu çaresizliği yaratanların hiç mi sorumluluğu yok. Bu işin asıl sorumluları nerede? Yangınların diğer doğal afetler gibi, her ülkenin başına gelebilecek olası olaylar. Asıl böylesi durumlar karşısında önceden ne tedbirler alınmış, şu an ortaya çıkan budur.

“Sen işini kış tutta yaz gelirse bahtına diye” bir atasözümüz vardır. Görüyoruz ki iktidar mensupları bu kara günleri hiç düşünmemişler. ‘Sel geldikten sonra köprü yapmaya kalkıyorlar’ sonuçta böyle oluyor.

Arabalarda yangın söndürme tüpü zorunlu. Bütün resmi dairelerde bir yangın köşesi var ve burada, birkaç kova su, kum yangın söndürme aletleri hazır bekliyor. Hergün yangın mı oluyor? Hayır, belki de hiç yangın olmuyor, ama o tedbir her an hazır. Ne garip değil mi? Onca ormanımız var, yeşil alanlarımız var fakat ülkenin dört bir yanında yangınlar başlamış bir adet olsun ‘yerli ve milli’ kendimize ait olan uçağımız bile yok.

Yangınların söndürülmesinde bugüne kadar önemli katkıları olan THK (Türk Hava Kurumu) devre dışı bırakılmış, 19 adet uçaktan birisini olsun çıkarıp devreye sokamıyorlar. Neymiş bakım için 4 milyon dolar gerekiyormuş. Tek sebep buysa bunu açıklayan zaten konuşurken batıyor. Bugün yurt dışından kiralanan uçaklar benzeri uçaklara ve kat kat kira ödeniyor.

Asıl hesap bir cumhuriyet kurumu olan THK, iktidarın cumhuriyete olan kin ve nefreti nedeniyledir. O kin dünyanın en nitelikli hava limanlarından olan Atatürk Hava Limanı’nı yok etmiş, milyarlarca liralık pistlerini göz göre göre kırmıştır. THK uçaklarını devre dışı bırakması aynı zihniyettir.

Bu AKP zihniyetinin belediye başkanı evleri kül olan vatandaşa; “Toki yirmi yıl ödemeli evler yapacak, evleri yanmayan vatandaşlar keşke bizim evimiz de yansaydı diyecekler” diyebiliyor. Aynı zihniyet evladı şehit olan aileye; “ne mutlu size çocuğunuz şehit oldu” diyebilmişti. Ne yapalım ki ülkeyi bu zihniyet yönettiğini sanıyor.

Bir iktidar yangın, sel, deprem gibi felaketlerde vatandaşını korumayacak ne zaman koruyacak? Bunlar için daima bir yedek akçe, önceden tedbir gerekir. Oysa bu iktidar hazinedeki yedek akçeyi de saray yapma sevdasına yedi bitirdi. 128 milyar dolar nerede ara ki bulasın. Para da kayıp, kaybeden bakan da kayıp, hangisine yanalım. İktidarın en becerdiği iş vatandaşa İBAN numarası vermek. Peki verdiğimiz vergiler, deprem paraları nerede? Nasıl olsa tek adama hesap sorulamıyor. Yandaş yalaka medya “Yangın söndürmede dünyaya örnek olduk” diye veriyor haberleri.

Bodrum’daki yangın söndürme çalışmalarına katılan Gazeteci ve Özal’ın eski danışmanlarından Can Pulak “Ülke olarak dibin de dibindeyiz!...Yangın yerinde millet, özel sektör araçları, belediyeler, herkes vardı, ama devlet yoktu!...Benim devletim nerede?...Benim askerim, benim ordum nerede?” diye yüksek sesle soruyor.

Başka bir üzücü haber de yangın Marmaris'te Okluk Koyu'ndaki görkemli cumhurbaşkanlığı sarayı’na kadar yaklaşmış, 5 kilometre kalmış. Sarayı bari koruyun sonra parası yine milletten çıkacak!

İktidar bütün gücüyle yangını söndürmeye odaklanacakken, bu krizi CHP’li belediyelerin, ya da Kürt vatandaşların üstüne yıkıp, zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkma derdinde. Bu mantıkla yangın söner mi? Sel geldikten sonra köprü yapılır mı? İşimiz Allaha kaldı. Damadın veciz sözü “Allah sonumuzu hayır eylesin”.