Yüzbaşı telsizle alayı arayarak komutanını sonuçtan haberdar etti.

“Operasyon başarıyla sonuçlandırılmıştır. Herhangi bir olumsuz durum yoktur. İki kaçakçı ellerindeki tarihi eserlerle birlikte, sağlam olarak ele geçirilmiştir.”

Ardından tarihi eserlerin bulunduğu torbalar iki ere yüklendi. Diğer malzemeler de Pala Polat’la, Kuru Mıstık’a verildi. Askeri araçlar yakın bir yere kadar gelmişti.

“Aman dikkatli taşıyın arkadaşlar,” dedi Yüzbaşı. “Taşıdığınız bir hazine. Kayaya, taşa çarpıp ya da düşürüp zarar vermeyesiniz!”

“Merak etmeyin komutanım,” dediler erler.

Oradan ayrıldılar. Derenin en uygun yerinden karşıya geçtiler. Ondan ötesi kolaydı. Beş dakika sonra arabaların yanındaydılar.

Sonra araçlara binip, yola çıktılar. Döne dolaşa Evkaya Deresi’ne inip, yeniden yukarıya doğru tırmandılar.

Arabalar Yayla’nın üzerinden geçip, Zafer Beylerin kamp kurdukları bahçenin kıyısında durdular. Yüzbaşı Ahmet Bey’le İsmet Bey indiler arabadan. Yüzbaşı: “Bekleyin!” dedi diğerlerine.

Ardından bahçeye geçtiler.

“Geçmiş olsun Komutan!” dedi Zafer Bey. “Tarihi eserleri ele geçirebildiniz mi bari? Merak ettik. Bir olumsuzluk yoktur umarım.”

“Sağ olun Hocam,” dedikten sonra, kısaca özetledi olayı Yüzbaşı. Operasyonun, herhangi bir olumsuzluk yaşanmadan başarılı bir biçimde sonuçlanmasına Zafer Bey de, çocuklar da çok sevinmişlerdi.

“Yüceçal’ın eteklerinde bir yerleri kazarak bulmuşlar bu eserleri. Ele geçirilen tarihi eserlerin değerinin çok yüksek olduğunu söylüyor İsmet Bey.”

”Gerçekten çok değerli eserler,” dedi.

“Kaçakçılar genellikle geceleri çalıştığı için bundan köylünün ve köy yönetiminin haberi olmamış. En kısa zamanda kaçakçıların kazı yaptığı alanda araştırma ve inceleme yaptırmak gerekir. Bunun için de İsmet Bey’e çok görev düşüyor.”

“Elbette,” dedi İsmet Bey. “Açtıkları mezar tek mezar mı, yoksa başka mezarlar da var mı? Araştıracağız. Bunun peşini bırakmayacağız.”

“Köy yönetimi de bundan böyle çok dikkatli olmalı bu konularda. Köyün kırsal alanları da köy bekçileriyle iyi korunup kollanmalıdır,” dedi Yüzbaşı.

“Sizlere ve çocuklara yeniden çok teşekkür ediyoruz Hocam!” dedi İsmet Bey. “Bu tarihsel eserlerin müzelerimize kazandırılmasını sağlayan çocuklarımız için Bakanlığa ödül teklifinde bulunacağım. Kısa sürede sonuçlanacağını sanıyorum. Çocukların bu başarıları karşılıksız kalmayacaktır.”

Çocuklar şaşkın şaşkın Zafer Bey’in gözüne baktılar.

“Biz ödül almak için haber vermedik ki,” dedi Zafer Bey. “Amacımız doğal kültür varlıklarımıza sahip çıkmak, onları müzelerimize kazandırmaktı.”

“Ödüllendirme yasada var,” dedi Yüzbaşı. “Devlet, halkının tarihsel ve kültürel değerlerine sahip çıkması anlamında koymuş bu ödüllendirmeyi.”

“Ödülün bir amacı da, tarihi eserlerin kaçakçılar aracılığıyla yurt dışına kaçırılmasını önlemek,” dedi İsmet Bey. “Sayın Hocam, sizleri ve çocukları yeniden kutluyorum. Bu çocuklarla ne kadar gurur duysanız azdır.”

“Teşekkür ederiz,” dedi Zafer Bey. ”İçtenlikle söylüyorum. Biz bu konuda sizleri haberdar ederken işin ödül boyutunu aklımızın köşesinden bile geçirmedik.”

“Artık geçirin sayın Hocam,” dedi Yüzbaşı Ahmet Bey. “Bu sizin en doğal ve en yasal hakkınız. Şimdilik hoşça kalınız. Yeniden görüşmek umuduyla…”

“Güle güle sağlık ve esenlikle gidin!” dedi.

Çorum’a döndüğünüzde ziyaretinizden mutluluk duyacağımı belirtmeliyim. Bir çayımızı içersiniz.”

“Kısmetse, inşallah…”

Onlar vedalaşıp, askeri araçlarına binerek yola çıktıklarında; Zafer Bey ve çocuklar da sonsuz bir huzuru ve mutluluğu yaşıyorlardı doyasıya.

Çocuklar sevinçli ve mutluydu. Sırayla duygularını belirtiyorlardı:

Emre:

Ne iyi ettiniz de bizi Yayla’ya getirdiniz Büyükbabacığım!” derken, Özgün:

“Getirdiğiniz için bir kaçakçılık olayını ortaya çıkardık.”

Zeynep de:

“Böyle bir serüveni sizlerle birlikte yaşadığım için çok mutluyum!” diyordu

Cemre düşünceliydi biraz.

“Sen bu konuda bir şey söylemeyecek misin Prenses,” diye sordu Zafer Bey.

(SÜRECEK)