SPOR GÜNÜ

“Büyükbabam her sabah erkenden kentin futbol sahasına yürüyüşe gidiyordu. O yürüyüşten döndüğünde ben yeni kalkmış oluyordum. Futbol sahasının çevresinde yürüyüp, koşuyorlarmış. Merak ettim. Ben de gitmek istedim.

Büyükbaba’ma:

“Beni de spora götürür müsün?” dedim.

O,

“Uykusuz kalır, yorulursun,” dediyse de ben ısrar ettim. Yalvarmama dayanamadı.

”Peki,” dedi.

Çok sevinmiştim. O gece heyecanla yattım.

Sabahleyin Büyükbabam beni erkenden uyandırdı.

“Emre, kalkabilecek misin? Ben gidiyorum,” dedi.

Hemen fırlayıp kalktım. Elimi, yüzümü yıkadıktan sonra açıldım, uykum dağıldı. Giysilerimi giyindim, Büyükbabamla birlikte yola çıktık. Stadyum, bizim eve bir kilometre uzaklıktaymış. Stada vardık.

Kadını erkeği, yaşlısı genci bir yığın insan vardı orada. Gençler koşarak, kimileri de yürüyerek turlayıp duruyorlardı alanın çevresinde. Biz de onların arasına katıldık. Yedi tur da biz attık. Sonra eve geldik. Duş alıp, kahvaltımızı yaptık. Bilgisayarda yazı yazdık. Sonra çarşıya çıktık. ‘Çorum Haber’ gazetesinin bürosuna vardık. Oradan gazetemizi aldık. Büyükbabam üst kata, yönetim yerine çıktı. Az sonra da sesini duydum.

Beni çağırıyordu.

Merdivenden yukarı çıktım.

Büyükbabam Çorum Haber Gazetesinin Genel Yayın Müdürü Mehmet Yolyapar Amca’yla oturuyordu.

“Efendim,” diye sordum.

Mehmet Amca:

“Hoş geldin Emre” dedikten sonra, “Senden hatıralık bir resim alabilir miyim?” diye sordu.

“Tabi,” dedim. “Alabilirsiniz.”

Sonra bir abi benim resmimi çekti. Teşekkür ederek oradan ayrıldık.

Gazetede resmimin çekilmesi beni çok sevindirmişti ama bu bir anı resmi değilmiş. Büyükbabamla Mehmet Amca bana bir sürpriz hazırlamışlar. Resim onun içinmiş. Onların sürprizi beni çok mutlu edecekti.

Siz de mi merak ediyorsunuz?

Bunu gelecek yazımda anlatacağım.

Sevgilerimle…”

Özgün içinden, “Aferin!” dedi Emre’ye. Buradaki sürprizin ne olduğunu, açıkçası, Özgün de merak etmişti. Ardından bir sonraki gazetenin sayfalarını çevirmeye başladı. İkinci yazısı da yayınlanmış olmalı dedi içinden. Üçüncü sayfada “Emre’nin Günlüğü”nü buldu. Yayınlanmıştı. Bu ikinci yazıyı da heyecanla okumaya başladı.

“O sabah erken uyanmıştım. Elimi yüzümü yıkadım. Sonra, televizyonda iki tane çizgi film izledim.

Anneannem:

“Emre, kahvaltı hazır yavrum,” dedi.

Televizyonu kapatıp mutfağa gittim. Hep birlikte sabah kahvaltısını yaptık.

Büyükbabam:

Bugün öğleden sonra seninle Çorum Haber’e gideceğiz. Seni orada hukukçu-yazar “Abdullah Ercan’la tanıştıracağım dedi.

“Çorumlu Şairler” kitabını yazan amca mı?” diye sordum.

“Evet,” dedi Büyükbabam.

“Yaşasın!” dedim. Çok sevindim. Onun ‘Çorumlu Şairler’ kitabını görmüştüm. Büyükbaba’mın da şiirleri vardı o kitapta.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra, Büyükbabamı izledim. O bilgisayarda durmadan yazı yazıyordu. Emekli bir öğretmendi. Hem de yazardı. Biz çocuklar için yazıp bastırdığı sekiz kitabı vardı. Ayrıca dosyalar dolusu yazıları vardı. Yirmi beşin üstünde çalışmasını da taslak kitap olarak çıkarmıştı bilgisayardan. Çalışma odası da kitap doluydu.

Öğleden sonra Büyükbabamla doğruca “Pirbaba Çamlığı”na gittik. Orada çamların altına oturduk. Bir saat kadar kitap okuduk. Köylümüz Hamdi Amca yanımıza geldi. O da emekli öğretmenmiş. Büyükbabamla biraz konuştular. Sonra kalktık. Birlikte çarşıya aşağı yürüdük. Belli bir yerde Hamdi Amca bizden ayrıldı. Biz yolumuza devam ettik.

Abdullah Amca’yla saat 14.00’te buluşacakmışız.

Büyükbabam:

“Geç kalmayalım,” dedi.

Sonra “Çorum Haber’e” vardık. Daha Abdullah Amca gelmemişti. Mehmet Amca beni sevgiyle karşıladı. Biraz oturduktan sonra Abdullah Amca, Bahri Güven Amca’yla birlikte geldiler. Abdullah Amca yaşlı olmasına karşın çok dinç görünüyordu. Uzun yıllar avukatlık yapmış. Çorum’un da son senatörü imiş... Sevimli, güler yüzlü birisiydi. Büyükbabam beni tanıştırdı. Elini öptüm. O da,

“Hoş geldin,” diyerek beni öptü.

Bahri Amca’yla daha önceden tanışmıştık.

(SÜRECEK)