Mart ayının bir Pazartesi sabahı, gece yarısı alınan kararlar sonucu, üç önemli habere uyandık. Devlet madalyalarından Atatürk kabartması kaldırıldı. İstanbul Sözleşmesi iptal edildi. Merkez Bankası Başkanı görevden alındı.

İktidarın Atatürk adı geçen her şeyi ortadan kaldırmak istemesi sıradan hale geldi. Atatürk adı geçen dev havaalanlarını, stadyumları, ortadan kaldırdıktan sonra madalyalardaki Atatürk kabartmasını kaldırmak iktidarın olağan refleksidir.

İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak, iktidarın seçime giderken kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayacak kadar gözü kara olduğunu gösteriyor.

Halkın refahı, mutluluğu, kadınların hakları, ülkenin demokratikleşmesi gibi hiçbir şeyin önemi yok. Yeter ki iktidarda kalabilsinler.

Yaklaşık dört ayda bir Merkez Bankası Başkanı değiştirmek olağan hale geldi. Ekonominin ayarı buradan yapılıyor. Fakat düşündürücü olan Dünya Liderimiz dememiş miydi: "Ekonomi benim alanım!..Ekonomiden ben sorumluyum, ben!.." Bir gün önce cebimizdeki 100 lira, 80 liraya düştü. İyi ki ekonomiden anlıyor ve iyi ki sorumlu, yoksa tamamen yanmıştık.

"Bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, dolarla, şunla, bunla nasıl uğraşılır, göreceksiniz." diyen Dünya Liderimiz, gerçekten nasıl uğraşıldığını gösterdi, faiz yüzde 19, Dolar 8 liralarda geziniyor. Borsa bir açılıp, bir kapanıyor. Tek adam rejiminin nimetlerini çok kısa sürede halkımız etinde, kemiğinde yaşayarak öğreniyor.

"Avrupa'da en yüksek faiz oranı bizde, Avrupa'da birinci, dünyada ise, yedinci ülkeyiz. İran, Sudan, Haiti, Sierra Leone, Kongo, Gana, Angola'da bile faiz oranları bizden daha düşük."

Hal böyleyken yandaş basın hala zafer naraları atıyor. Halktan gerçekleri gizliyor. Bu zafer bana Enver Paşa’nın Sarıkamış kırımından sonra İstanbul’da zafer kazanmış bir kahraman edasıyla, törenlerle karşılanışını anımsattı. Oysa Allahuekber Dağların da 90 bin askerimizin, tek kurşun atmadan donarak şehit olduğunu, halk üç yıl sonra yabancı basından öğrenecekti.

Diğer bir örnek ise; İkinci Dünya Savaşının sonunda Almanlar ağır yenilgiye uğruyor. Fakat o günün Alman basını "Rusya'yı işgal ettik... İngiltere düştü... Amerika bizimle barış anlaşması imzalamak istiyor...Zafer kapımızda" gibi başlıklar atıyor. Alman halkı Ruslar Berlin’e girip askerleri tutuklamaya başlayınca gerçekle yüzleşiyor.

Halk ekonomik gerçeği yandaş basından değil, çarşıda, pazarda, kasapta, manavda cebindeki paranın ederine göre yaşayarak öğreniyor. Nazım “Yalana Dair” başlıklı şiirini bu günler için yazmış:

“Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, ...”