Ulusoy, Varan’ı satın almış. Pazartesi gecesi Ulusoy’la Osmancık’a gitmek için Ulusoy Ataşehir terminaline gittim. Terminalde yaşanan Ulusoy-Varan karmaşası  iki firmanın da kalitesine hiç yakışmadı..  

Daracık bir alana onlarca otobüs sığmadı, yüzlerce yolcu saatlerce otobüs bekledi. 

Madem böyle bir evlilik olacaktı, neden Varan ve Ulusoy kendi yerlerinde faaliyetine devam kararı almadılar anlamak mümkün değil.

Koskoca Ulusoy ve Varan otobüslerinin, Belediye otobüsleri gibi Gebze ve İzmit terminallerinden yolcu alması da bir başka garabet.

Bolu dağındaki tesisin adını da Parkshop koymuşlar. Ne demek Parkshop?

Güzelim Türkçe isimler varken yabancı sözcüklerin alemi var mı?

Tesislere gelince, “Yarım saat tesisimizde dinlenme molası verdik” deniyor.

Hangi tesis olduğu söylenmediği için yolcular soruyor, nereye geldik? .

Ulusoy firması Genel Müdürü Mustafa Bey kardeşim, insanlarda varolan Ulusoy ve Varan kalitesini devam ettirmeniz en büyük temennimdir.

Salı sabahı Osmancık’a geldim. Akşamüstü şiddetli bir yağmur yağdı. Sabah 6,30’da Osmancık-Kamil yolunda yürüyüşe çıktım. Ömer Derindere Meslek Yüksekokuluna kadar asfalt yolda sıçrayan on binlerce kurbağa yavrusunu ezmemek için sek sek yaparak yürüdüm. Kurbağalar yağmur yağınca bir anda nasıl bu kadar çoğalıp yollara çıkıyorlar anlamak, kavramak mümkün değil.

Ansiklopedik bilgilere göre; Kurbağalar, larva döneminde suda solungaç solunumu, ergin dönemde karada deri ve akciğer solunumu yaparlar. Yumurta ile çoğalır, yavru bakımı görülmez. Dış döllenme görülür. Gelişimleri sırasında başkalaşım geçirirlermiş.

Yavru kurbağalarla dans ederek yaklaşık 8 kilometre yürüdüm.(Gidiş-geliş)

Tabiattaki çeşitlilik beni çok şaşırtıyor.

Geçen sene aynı yolda yürürken, yanında birkaç koyunla yoldan geçen bir koçun saldırısına uğramıştım. Koçun saldırısını uzaktan karate yaparak savuşturdum ama çok şaşırmıştım. Koşarak gelen çoban gülerek, “hocam, koç yanındaki koyunları senden kıskandığı için sana saldırdı” deyince, kahkahalarla gülmüştüm. 

Yaptığım araştırmalara göre gezegenimizde yaklaşık olarak bilinen 50 milyon ayrı formda (canlı-bitki) canlı yaratık varmış. Olağanüstü bir çeşitlilikle türlerinin varlığını ve gelişimini sürdüren bu canlı-bitki yaratıklar aklımın sınırlarını zorluyor.

Şaşkınlığım devam ederken yüce Mevlana’nın şu dörtlüğü beni vahdete ulaştırıyor.

Hep O’dur, var olan da, yok olan da;

O’dur kaynağı acının da, kıvancın da;

Yok görecek sen de yoksa görürdün,

Baştan ayağa O var senin varlığında…

Geçenlerde Hürriyet gazetesinin verdiği haberde Dünya Matematik Şampiyonu olan Galatasaray liseli Özgür Can Eren Osmancıklıymış.

Avustralya Ulusal Matematik Yarışmasını model olarak alıp, 1991 yılında Fransa’da oluşturulan bir oyun-yarışma olan “Matematiğin Kangurusu”na bu yıl 6 milyon öğrenci katıldı. Galatasaray Lisesi 9’uncu sınıf öğrencisi Özgür Can Eren (17) tüm soruları yaparak birinci oldu. Yarışmada okul arkadaşı Gizem Taş da 9’uncu oldu Özgür’ün Onkoloji Doçenti olan annesi Makbule Doğan Eren Osmancıklı Edebiyat öğretmeni arkadaşım Yücel Boyacı’nın öğrencisiymiş. Yücel hoca “ arkadaş Makbule hanım çok zeki bir öğrenciydi. Babası Doçent Kasım Eren de öğretim görevlisiymiş. İnsan, anne zeki, baba zeki, bir de Çorumlu olunca elbette Dünya Matematik şampiyonu olur” dedi.

Osmancık Burak Derinderespor kulubü Badmintoncusu Osmancıklı Mesut Sezer’de 3 dalda Balkan şampiyonu olmuş.

Özgür Can Eren ve Mesut Sezer’i kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.