Son günleri, acıdan yüreğimiz dağlanarak geçirdik.

10 Kasım’ı kastetmiyoruz. 10 Kasım’lar artık, Yüce Atatürk’ü daha iyi anlamaya, anlatmaya çalıştığımız, O’nun ilkelerine bağlılığımızı, saygımızı, sevgimizi tazelediğimiz günlere dönüştü.

Kastımız, açlıktan, yokluktan, yoksulluktan intiharlar, özellikle de toplu intiharlar…

*

İlk toplu intihar haberi, İstanbul Fatih’ten gelmişti.

İkisi kız dört kardeşten, tek çalışan Oya Yetişkin’in maaşına haciz konulmuş ve hakkında 21 icra dosyası olduğu ortaya çıkmıştı.

Siyanürle hayatlarına son veren dört kardeşten geriye, acılarla dolu yaşam öyküleri kalmıştı.

*

Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde ihbar üzerine bir eve giren polisler, baba Selim Şimşek ve çocukları Ceren ile Ali Çınar’ın el ele cansız bedenlerini buldu. Anne Sultan Şimşek’in cesedi ise banyodaydı.

Baba Selim Şimşek, 9 aydır işsizdi, yine 9 aydır ev kirasını ödeyemiyordu. Bıraktığı notta, “Herkesten özür diliyorum, ama artık yapacak bir şeyim yok. Hayatımıza son veriyoruz.” demişti.

Yazarken bir yumruk oturuyor insanın boğazına…

*

Resmi rakamlarla yaklaşık 17 milyon kişi sosyal yardımlarla ayakta durabiliyormuş. Aile sayısı ise 3.4 milyon.

Çaresizlik intihar ettiriyor.

Atanamayan öğretmenlerden 60 kadarının intiharı kayıtlara geçmiş.

Gaziantep’te 25 yaşındaki Türkçe öğretmeni Saadet H. Sosyal medya hesabından “Her gün ‘pamuk ipliğine bağlısınız’ sözünü duymaktan bıktım, usandım” ifadesini paylaştıktan sonra 6 katlı apartmanın terasından atlayarak canına kıymış.

*

Üç yıl önce 15 milyon olan icra dosyası sayısı 21 milyona ulaşmış. Vatandaşın bankalara olan borcu da 500 milyar lira civarında hesaplanıyormuş.

Bu demektir ki, millet gırtlağına kadar borca batmış.

İşsizlik, borç, çaresizlik, açlık…Sonunda bozulan psikolojiler ve intiharlar…

Antalya’da anne-babalarıyla birlikte ölüme giden yavruların fotoğraflarına bakabildiniz mi?

*

Her birimizin hayatında kendimize göre sıkıntılarımız var, ama bu gibi acılar, hayatı iyice katlanılmaz hale getiriyor.

Yüreğimizi yakıyor.

Barış içinde, çok çalışan, çok üreten, çok ihracat yapan, işsizliği ve yoksulluğu alt eden bir ülke haline nasıl ve ne zaman geleceğiz?

Minicik çocukların, çaresiz anne-babaları tarafından intihara sürüklendiği bir ülke olmaktan ne zaman kurtulacağız?

Toplumun her bireyinin, bu tablodan küçücük de olsa bir sorumluluk payına sahip olduğunu hiç aklımıza getiriyor muyuz?