Türkiye'yi sarsmış ve sona yaklaşmış Ergenekon davası hakkında, 13 Aralık günü 13. Ağır Ceza Mahkemesinde savcı mütalaasını okuyacaktı. Yargılanan 275 kişiye verilmesi istenen cezanın haritası çıkacaktı. Sonuç karar aşamasına gelecekti. Ama olmadı. Savcı yeni belge ve bilgiler istedi.

Ama üç ay önce, Türkiye'yi sarsan davalardan biri sonuçlanmıştı. Yani 21 Ayda tamamlanan "Balyoz" davası 21 Eylül'de karara bağlanmıştı.

Bu davada 91'i amiral ve general olmak üzere 250'si tutuldu, 115'i tutuksuz, toplam 365 kişi yargılanmıştı.

Sonuçta 34 kişi beraat etmiş, 331 kişi hüküm giymişti. Bunlardan 3 kişi 20'şer yıl, 78 kişi 18'er yıl, 214 kişi 16'şar yıl, 28 kişi 13'er yıl, diğerleri de farklı cezalar almıştı.

Açık konuşmak gerekirse bu kararlar, bu toplumu tatmin etmemişti ve inandırıcı bulunmamıştı. Yani bu kararlar, toplumun içine sinmemişti. Sonuçta toplumun büyük bir kesiminde adalete güvenirlik sarsılır olmuştu ve de oldu.

Ve de toplumda "Ergenekon" davasının sonucu olarak benzer, belki de daha ağır bir sonuç beklenir oldu.

Çünkü toplum özellikle bu davalarda ikiye yarılmıştı. İktidar ve iktidar yanlısı kesim kayıtsız koşulsuz desteklemişti. Muhalefet ve muhalefet yanlısı kesim kuşkuyla ve de endişeyle bakar olmuştu.

Peki, neden böyle oldu? Neden bu davalara kuşkuyla bakılır oldu?

-Öncelikle 12 Eylül darbesinden sonra, İslami değerlerin siyasi motif olarak kullanıldığı bir siyasal iklimin oluşumu, laik kesimde büyük bir endişe yaratmıştı.

-Cumhuriyete itirazlarla beslenmiş böyle bir siyasal iklimin, bir gün cumhuriyetle hesaplaşacağı olgusu ise, laik kesimin en büyük endişesi olmuştu.

-İslami motifleri yüksek olan bugünkü iktidarın, on yıllık söylemleri ve bazı uygulamaları da bu kesimin endişesini büyütmüş, cumhuriyet değerlerinin yok edileceği kuşkusunu artırmıştı.

-İktidar, bu endişeleri paylaşması ve de giderici olması gerekirken, iktidar karşıtlığından kaynaklanıyor olarak algılamıştı.

Sonuçta bu olgular, başta siyaseti ve de genelde toplumu, birbirini anlamak istemeyen, birbirine tahammülü olmayan iki kesime böler olmuştur.

Bayram törenlerdeki görselliğin giderek azaltılması ve kısıtlayıcı yeni düzenlemeler, din eğitiminin daha da yaygın hale getirilişi, "dindar bir gençlik yetiştirilecek" sözleri, toplumun büyük bir kesiminde cumhuriyetle hesaplaşılıyor algısını büyütmüştür.

Balyoz ve Ergenekon davalarını "ordunun tasfiyesi", yeni bir "vesayet sistemi"nin inşası olarak gören bu toplum, dava sonuçlarını da hukuki bir karar olarak değil siyasal bir karar olarak görmüştür.

Özellikle "Ergenekon" davasındaki yargılama süreci, tutukluluğun bir ceza niteliği kazanır oluşu, hukuki bir yargılama sürecinin ötesinde siyasal bir yargılama olarak yansır olmuştur.

Ne yazık ki bu durum, hem siyasette hem de toplumda içten içe, karşılıklı bir kin ve nefret duygusu yaratmıştır. Özellikle siyasi liderlerin tüm konuşmalarında, daha da büyüyerek ve artarak kendini gösterir olmuştur.

İşte "Ergenekon" davasının yer yer protesto edilişi, savcının mütalaasının okunacağı 13 Aralık Perşembe günü, on binlerce insanın Silivri cezaevi önünde yaptığı büyük protesto, böyle bir oluşumun dışavurumudur.

Ergenekon davası kamuoyunda bir darbe davası olarak bilinir. Ancak sanıklara isnat edilen suçlama darbe yapmaktan çok darbe ortamı yaratmaktır. Nitekim iddianamede örgütün amacı, "nihai amacı sürekli iç çatışma yaratmak, (...) devlet otoritesini içten ve dıştan zaafîyete uğratarak ülkeyi yönetilmez hale getirmek..." olarak ifade edilir.

Şimdi gerek resmi açıklamalardan, gerek dava avukatlarının açıklamalarından ve gerekse basına yansıyan bilgilerden toplanan bilgilerle, Ergenekon davasının sayısal dökümüne özet olarak bir bakalım.

Ergenekon soruşturmasının başladığından 5 yıldan fazla bir zaman, Ergenekon davasının başladığından 4 yıldan fazla bir zaman geçmiş. Yani bugün tutuklu yargılananların büyük çoğunluğu 4 yıldan fazladır cezaevinde yatar olmuş.

Davada 21 iddianame birleştirilmişti. Son bir iddianame ile 22 iddianame birleştirilmiş.

Davada 66'sı tutuklu 275 sanık yargılanmış, 44'ü gizli 130 tanık dinlenmiş.

Bugüne kadar 270 duruşma, 600 celse yani oturum yapılmış.

İddianamelerin sayfa sayısı 17 bini, ek klasörlerle sayfa sayısı 10 milyonu, dava dosyalarına giren tüm belgelerle 120 milyonu bulmuş.

Görülüyor ki, bugün Ergenekon davasının hacmi olabildiğince büyümüş, adeta içinden çıkılmaz bir hale gelmiş, yargılamada gerekli ciddiyet yok olmuş, güvenirliğini tümüyle yitirir olmuştur.

Bu oluşum yukarıda da belirttiğimiz gibi, toplumun yargıya güvenini büyük ölçüde sarsmış, yargının siyasal bir temizlik aracı gibi kullanılır kuşkusunu artırmıştır.

Oysaki siyasete güvenin sarsıldığı bir ortamda, yargıya da güvenin sarsılması bir ülke için en büyük tehlikedir.

Ergenekon davasının nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz ama giderek kin ve nefret duygusunun yükseldiği bir siyasal yarılmaya, siyasal bir kamplaşmaya yargı alet olmamalıydı ve de olmamalıdır.