Meğer ne kadar demokrat bir ülkeymişiz! Ne kadar darbe ve darbecilere karşı imişiz!
Öyle ki, Evren öldü; kimse cenazesine dönüp bakmadı, başsağlığı mesajı bile yollanmadı.
İşte bu nedenle hep merak etmişimdir; 12 Eylül 1980 darbe sabahından sonra Türk basını, yazarlar, çizerler, Cumhuriyet kurumları ne düşündüler, ne yazdılar diye.
Çünkü darbenin bildirisi 04’de okunmuştu, 06’da içeri alınmıştım. Yani 12 Eylül 1980 Cuma günü 06’dan sonra bihaberdim.
Aradan 35 yıl geçse de merakımı gidermek için internetten taradım, o günün büyük gazetelerinden biraz bilgi toplayabildim.
***
İşte o gazeteler... İşte o yazarlar... İşte o yazılanlar...
-13 Eylül'de Hürriyet'in manşeti: " Atatürk Yolunda Devam..."
-Cumhuriyet'te Oktay Akbal, "Atatürk devrimlerinin yandaşları, Atatürk ilkelerinin sahipleri böyle bir duruma sürgit göz yumamazlardı elbet..." der.
-14 Eylül günlü Milliyet'in manşeti, "Demokrasi için 12 Eylül'ün başarısı şarttır."
-Milliyet'teki bir habere göre İstanbul Üniversitesi, Evren'e "yeni yönetimi desteklediklerini" belirten bir mektup yazar ve 1. Ordu’ya teslim eder.
-Tercüman'dan Rauf Tamer, Evren'in mesajını 'Edebiyat şaheseri' olarak tanımlar.
-Ve Mehmet Barlas, "12 Eylül bir darbe değildir diyen Orgeneral Kenan Evren'e tamamiyle katlıyorum" der.
- Hürriyet yazarı Çetin Emeç ise, darbeyi " Vahşet havuzunda zarafet" diye tanımlar.
-Ve 15 Eylül günlü gazetelere göre; Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Odalar Birliği, Danıştay, Uyuşmazlık Mahkemesi, Üniversitelerarası Kurul Başkanları ve Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı Evren'e birer başarı ve kutlama mesajı gönderirler.
***
Çarpıcı manşetler, çarpıcı yazılar devam eder.
-15 Eylül günlü Milliyet'teki başyazıda, "Evren'in Devlet Başkanlığı görevini yüklenmesi çok yerinde bir karar" derken köşe yazarı Yılmaz Çetiner, "Yahu dünya varmış! Yaşam özgürlüğü ve bu özgürlüğün tadı varmış!" diye yazar.
Hürriyet'in başyazısında ise, "Bugün Pazartesi; yeni bir hafta, yeni bir dünya başlıyor. Atatürk'ün demokrasiye inanan evlatları haykırıyor; Ne Mutlu Türküm Diyene... Haydi" denir.
Güneri Civaoğlu Tercüman'da, "İhtilalcilerin hedeflerine ulaşmaları için başarılar dilerim" der.
Ve Hürriyet, 17 Eylül'de "Gerçek demokratların Kükremesi" diye başlık atar.
Tercüman'da Rauf Tamer'in yazısı daha da çarpıcıdır; "Kenan Evren'in söyledikleri, her hukukçunun ve her profesörün başucuna bir mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir" der.
***
Ve daha da çarpıcı olanı:
-Dönemin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Burhan Felek, Kenan Evren'in elini öper.
-Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni ve (TGC) başkanlığı da yapmış Nezih Demirkent, Evren'e "emirlerinizi bekliyoruz" diye bir mektup gönderir.
28 Aralık 1982’de ise İstanbul'da toplanan Üniversitelerarası Kurul, Türkiye'deki bütün Üniversiteler adına (27 üniversite) Evren'e "Fahri Profesörlük ve Fahri Doktora" unvanı verir.
Ve de Evren cübbesini giyerken, YÖK Başkanı İhsan Doğramacı herkesi ayağa kaldırır ve Evren ayakta alkışlanır.
***
İşte bu kurumlar, o gün devletin en yüksek ve en saygın kurumlarıdır.
Bu gazeteler, o gün basın dünyasının amiral gemisidirler ve basın dünyasının % 90'ını temsil ederler.
Bu yazarlar, o günkü basın dünyasının kanaat önderidirler.
Yani bu alıntılar, o günkü Türkiye'nin basın, yayın ve Cumhuriyetin yüksek kurumlarının genel eğilimini belirler.
İşte o gün övgüler dizenler, bugün sövgüler dizdiler.
Yani Kenan Paşa, yapılan darbenin arkasında durdu; ama o gün ona övgüler dizenler, yaptıkları yalakalığın arkasında duramadı.
***
Peki bunlar bilmediler mi, "olağanüstü rejim"e niçin geçildiğini?
Bilmediler mi, darbenin amacının "toplumdaki sosyal uyanışı bastırmak" ve küresel sermayenin istediği "piyasa ekonomisi"nin önünü açmak olduğunu?
Ve bunlar bilmediler mi, toplumdaki hassasiyetlerin kullanıldığını; bunun için Çorum, Maraş katliamlarının yapıldığını?
Ve de bilmediler mi, bunun için nice gençlerimizin hayatlarının söndürüldüğünü?
Bunlara başka ne denilebilir, ne sorulabilir, bilemiyorum ki...