Neyzen Tevfik lokantada yemek yiyormuş.

Bir de bakmış tabakta uzun bir saç yüzüyor. İs­tifini bozmadan tabağının kena­rına koymuş.

Ama kaşığı daldır­dıkça birkaç tane daha çıkınca garsonu çağırıp;

- Oğlum, demiş. Bu saçları ayrı bir tabakta getir de isteyen istediği kadar alsın...

*

Ne kadar kanıksamışız bazı şeyleri…

Artık gün içinde 15-20’den az sayıda şehidimiz varsa ne gazeteler yazıyor, ne akşam haberlerinde veriliyor, ne de biz umursuyoruz…

Küçücük çocuklar tecavüz edilerek öldürülüyor, sadece “tüh” diyoruz.

Televizyonlardaki varyete programlarında o arabayı kazanabilmek için kaynanamızla küfürleşiyor, birbirimizin yüzüne pasta fırlatıyoruz.

Dizilerde baldızına, üvey annesine, kardeşinin karısına vs salça olan adamları izleyerek reyting kralı yapıyoruz.

Cenazelere gidip selfie çekiniyor,

Bayramlarda birbirimize abuk subuk toplu mesajlar gönderiyoruz.

En çok bağıranı en güçlü sanıyor,

Efendiliği aptallık olarak görüyoruz.

Muhafazakar’ı Atatürk düşmanı , Atatürkçü’yü din düşmanı,

Bizim mezhebimizden olmayanı dinsiz , Suudlu bedeviyi müslüman sanıyoruz…

Ya Osmanlı’yı göklere çıkarıp Cumhuriyet’e küfrediyor,

Ya da geçmişimizi yerin dibine sokuyoruz…

İzmir’de simit’e gevrek diyor,

Gevrek gevrek gülerek güzel İzmir`e gavur İzmir diyoruz.

“Yabancılara bakınız efendim:

Trenlerde, metrolarda herkesin elinde bir kitap var!! Ya bizler öyle mi, cık cık cık!” deyip

Ayfon 7’lerimizle balon patlatıyoruz.

İsrail’e kızıp kolaları sokaklara döküyor, hadlerini bildirmek için fanta içiyoruz.

Almanlara kızıp Mercedesleri …. Yok yok o kadar uzun boylu değil…

Birbirimizin acılarından keyif alıyoruz.

Recep İvedik’i her ortamda eleştirip, gene en çok ona gülüyor,

“Kahrolsun Acun” deyip Survivor Nagihan’ı, onu aldatan kocasına kadar tanıyoruz.

Şiiri cep telefonu mesajı sanıyor,

bir de instagramda havalı arka plan döşeyip emojilerimizle birlikte falovırlarımızla paylaşıyoruz.

Tarihimizi televizyonlardaki bol sakallı, bol haremli dizilerden öğreniyor,

Bölüm sonunda “nası koduk ama Bizanslılara” diyor, gururla yatağımıza gidiyoruz.

Erkek çocuklarımıza, “ne gülüyorsun lan karı gibi” deyip , kızlarımıza “adam gibi otur oturduğun yerde” diye ders veriyoruz.

Bi Türk esnese “ayıp ulan ayı” çıkışını yapıyor,

Avrupalı geğirse “bu onların kültüründe saygı sembolüymüş” mazeretine sığınıyoruz.

Amaaa…

Toplumsal olaylarda da hemen tepkimizi koyuyoruz.

Farzı misal;

Tunceli’de bir terör saldırısı mı oldu, hemen feysbuk profil fotoğrafımızı Türk bayrağı yapıyor,

Bolu’da deprem mi oldu, hemen instagram resmimize afilli bir siyah kurdela döşüyoruz.

Trafikte, en hızlı şerit emniyet şeridi felsefesini benimsiyor,

Uzun yolda karşıdan gelen araca “radar var bilader dikkat et” diye uzunları yakıp haber veriyoruz.

“Eeey cemaat, kızlarınızı zinhar okutmayın” deyip, karımız kızımız hastalandı mı, hastanelerde tırım tırım kadın doktor arıyoruz.

Ortamlarda farklı ve havalı görünmek için başörtülülere alaycı gözlerle bakıyor,

Bayramlarda başörtülü babannemizin elini öpüyoruz÷

Cumaları ne olursa olsun namazı asla ve kat’a kaçırmıyor, ama itinayla vergi kaçırıyoruz.

Sevmediğimiz birine küfür etmek için “Rum tohumu”, “Ermeni tohumu” diyor,

Ardından saatlerce Mimar Sinan’ı , Sokullu’yu, Lefter`i övüyoruz.

Rambo Stallone 500 kişinin arasına daldığında “vay be” diyor,

Malkoçoğlu Cüneyt’e “olur mu len böyle saçmalık” diye yaklaşıyoruz.

Yaz tatillerinde Mikonos’a, İbiza’ya gidiyor,

memleketin Ankara’dan ötesini bilmiyoruz.

Ünlü bi topçu 5 milyon yuro aldığı vakit “hakediyor ama çocuk” deyip,

kendimizin 1400 lira aylık para kazanmak için deli gibi çalıştığımızı unutuyoruz.

Neşet Ertaş ne güzel demiş “fakirin bi cuğarası var, ona da karışmayın” diye.

Memleket olarak, üzerimize vazife olmayan ne varsa karışıyor, ama bize karışılmasına ayar oluyoruz.

Yeşili seviyor, ağaçları kesiyor,

Denizi seviyor, sahillere otel dikiyoruz.

Eşimizi seviyor, aldatıyor,

Ülkemizi seviyor, içine ediyoruz.

Bir de hayvanseveriz,

Ve hayvanlardan en çok penguenleri seviyoruz…

Ünlü Türk düşünürü Necati Şaşmaz, nam-ı diğer Polat Alemdar’ın da dediği gibi:

“Bize nazar değdi sanırım!”

O halde haydi kalın sağlıcakla….