Biz bu maratona; nerede ve ne zaman başladık?...

Nerede, hangi noktada olmamız gerekiyordu, neredeyiz şu an?...

Rakiplerimizin çoğu, bizden on yıllar sonra bu maratona katılıp, başladığı halde; neden bizim fersah fersah önümüzdeler?...

Biz nerede, neden, niye zaman kaybettik ve hâlâ niye kaybediyoruz?...

Bizi kim ya da kimler oyalıyor?...

Neden sürekli tökezleyip, düşüyoruz; neden yıllardır çamurların içinde debelenip duruyoruz?,,,

Neden?... Niçin?... Niye?...

??!!....

Artık şu, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olarak yarattığımız ucube düşüncelerimizi, felsefe ve de saplantılarımızı, sil baştan tekrar gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?

Yani?

Yani kendimizi uyduruk dünya görüşlerinden; batıl itikatlardan; hurafelerden; “Vatan Millet Sakarya” edebiyatlarından; dost-düşman paranoyalarından, ırkdaş-dindaş saflıklarından kendimizi kurtarmamız gerekmiyor mu?

Tıkanıp kalmamızın, çarşafa dolanmamızın temel nedeni; doğru, akılcı ve sağlıklı bir eğitim sistemimizin ve de felsefelerimizin olmaması...

Ne istediğimizi bilmiyoruz.

Neyi, neden, niçin istememiz gerektiğini de bilmiyoruz.

olmadan, yanlış kulvarlarda ve de ters istikametlere doğru koşuyoruz...

Asırlardır, yanlış eğitilip, yanlış koşullandırıldık...

Bu yanlış eğitim ve yanlış koşullandırılmalar gereği; anlama, kavrama ve algılama yeteneklerimiz, dumura uğradı... Daha doğrusu dumura uğratıldı...

Neyin eğri, neyin doğru olduğunu bilemez, anlayamaz olduk...

O nedenle de; hata üzerine hata, rötar üzerine rötar yapıyoruz....

Silkinip, kendimize gelmemizin zamanı geldi de, geçiyor artık...

Bırakalım artık bu birilerini kardeş görme safsatalarını ve saflıklarını...

Ve de tartışmalarını...

Ve de kavgalarını...

Önce kendi ülkemize, kendi insanımıza, kendi çocuklarımıza sahip çıkalım.

Ulusal sınırlarımızın dışındaki hiç kimse, bizim onlara duyduğumuz yakınlığın binde birini bize karşı duymuyor...

Duyduğunu söyleyen de yalan söylüyor...

Benim üniversitede okuduğum yıllarda (1969 – 1974); Kıbrıslı (sözde) Türk arkadaşlarımız, bizimle “... Siz Türkler!...” diye konuşurlardı... Aramıza katılmazlardı... Bizleri küçümser, bizlere üstten bakarlardı... O tarihten bugüne bu kardeşlerimizin(!) üzerlerinden nice Makarios’lar, nice Grivaslar, nice Samson’lar geçti ....

Yıl 2018…

Aynı Kıbrıs Türkleri bu defa bize; (Vampir Apo ve yandaşları gibi) “TC” diyor... “Sırnaşmayın...” diyor...

Dün bunları, sessizce söylerlerdi, şimdi bağıra bağıra söylüyorlar.

İnanın, Kazak Türkleri de böyle düşünüyor... Özbekler de, Kırgız Türkleri de, Türkmenler de, Gagavuz Türkleri de böyle düşünüyor...

Rahmetli Kemal Sunal’ın filmlerinde canlandırdığı saf ve salak tipler gibi; “... vay gardaşııımm... gel seni bi öpeyim...” tarzı yaklaşımlarımızdan, “atalık, abilik, hamilik” taslamalarımızdan rahatsız oluyorlar... “Gölge etmeyin başka ihsan istemeyiz!...” diyorlar... “Gidin siz önce, kendi aç karnınızı doyurun...” diyorlar...

Bana göre, haksız da değiller hani…

Bu ülkede her çocuk, bir önceki nesilden gelen 4000 Dolar borçla, dünyaya geliyor. Kendi mirasımızı bu tür dangalakça inançlar uğruna yedik bitirdik, şimdi çocuklarımızın, torunlarımızın ve hatta onların torunlarının mirasını yiyoruz.

Hadi biz yesek neyse... Bizim insanımızın nefesi açlıktan kokarken; ülkelerini savunmaktan aciz Suriyelilere, Afganlara, Afrikalılara milyonlarca dolar akıtıyoruz...

Akıtıyoruz da ne oluyor?...

Hiç!...

Koskocaman bir hiç!...

Sıfıra sıfır, elde var sıfır...

* * *

Vatan, harita değildir, değerli okurlarım.

Ayağımızı basmadığımız, gidemediğimiz, hükmedemediğimiz toprak; bizim toprağımız, bizim vatanımız değildir.

“Vatanım”, dediğiniz toprak parçasının üzerinde yaşayan insanlar; mutsuzsa, huzursuzsa, o insanlar kendi topraklarını terk edip, başka ülkelerin toraklarında yaşıyorsa veya yaşamayı düşlüyorsa, orası vatan değildir.

Ülkenin bunca sorunu varken, kendi halkımız açlık sınırının altına inmişken; elimizdeki olanakları boş idealler, ütopyalar, stratejik paranoyalar uğruna heba etmek bu vatana ihanettir.

Aklımızı başımıza devşirelim...

21.Yüzyıl Dünyasında her şey apaçık... Her şey, ayan beyan ortada... Artık gerçekleri görüp, kabul edelim..

Arap Kültüründen arınıp, kafatasçı saplantılardan kurtulup, boş inançları, boş uğraşları, ütopik düşünceleri terkedip; 150 YILLIK BATILILAŞMA PROJEMİZİ bir an önce gerçekleştirelim... Batılılaşma mücadelemizin önünde duran tüm engelleri, yok edelim...

Biz rezil rüsva olduk, ama hiç değilse çocuklarımızı, torunlarımızı kurtaralım...

Bizden sonra gelen nesiller de, bizi kınamasınlar... Bize ilenmesinler...

Çocuklarımıza, torunlarımıza ; “Türkün, Türk’ten Başka Düşmanı Yok (muş)!...” dedirtmeyelim....