Aydınlanma Bilgesi İlhan Selçuk, bir makalesinde diyor ki; “Bir ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’ ardından bir ‘Aydınlanma Devrimi’ni gerçekleştirmiş Türkiye, varoluşunu uygarlık boyutlarında koruyabilecek birikimlere sahiptir..” Bu düşünce hayal değildir. Hayal olmadığı zamanla da anlaşılacaktır.

Türkiye varlığını uygarlık boyutlarında koruyacaktır. Koruyacaktır çünkü uygarlık bilinci, bilimsel gelişme, uygar uluslarla yarışmanın temeli 1923’de atılmıştır. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi tarihin tekerleğini geriye döndürme olanağı yoktur. Tarihte bazen gülünç gelgitler olabilir. Örneğin aydınlık yüzü görmemiş Suudi Arabistan’da, kadınlara çarşaf giyme zorunluluğu kaldırılıyor. Oysa bizde nasıl çarşafı meşrulaştırırız komedisi yaşanıyor.

Cumhuriyet, geçmişi ve tabanı olmayan bir zemin üzerine kurulmadı. Anadolu ve Trakya damarlarını besleyen kültürel geleneklere bakalım. Bu topraklar Yunus Emre’yi, Köroğlu’nu, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı, Nasrettin Hoca’ları yetiştirmiş. Hacı Bektaşi Veli aydınlık düşünceleri ile Mevlana Hoşgörüsü ile bu toprakları sulamış. Mithat Paşa gibi ıslahatçı, Namık Kemal gibi hürriyetçi, yenilikçi, yurtsever insanlar var Cumhuriyet’ten önce. Bu kültürel ve sosyal birikimlerin sonu Cumhuriyetle taçlanmıştır. Doğaldır ki bu uygar geleneğin devamını da ancak Cumhuriyet rejimi sağlayabilirdi. Uygarlık boyutlarında sürdürebilirdi.

Ülkede yönetim aşamasına gelen herkes bir şeyler yapmıştır. İyisini kötüsünü tarih yanıtlayacak. Yalnız hiç kimse Cumhuriyetin kurucu güçleri ile boy ölçüşmesin, yol yapılmış, su getirilmiş, tünel kazılmış, köprü yapılmış, evet olabilir, kendi çapında doğru ve iyi şeylerdir. Ancak bunu kurucu iradenin yaptıkları ile kıyaslarsanız boy ölçüşürseniz, Ağrı Dağı’nın yanında, küçük bir tümsek olarak kalırsınız. Mevcut topraklar kurtarılıp, Lozan’la bu toprakların tapusu alınmasaydı, yolu, köprüyü, tüneli, gökyüzüne mi yapacaktınız.

Cumhuriyet kuruluşunun hemen peşinden bugün satmakla bitiremediğimiz tesislerin temelini atmıştır. Eğitimde öğretim birliği yasası, Türk medeni hukuku, dil ve tarih kurumları, gerçek milli sermayenin yaratılması ve daha pek çok alanda reform denecek hamleler yapılmıştır. Yetmemiş gibi Osmanlı’dan gelen onca borç ödenmiştir.

Cumhuriyet, -yetmez ama- bilim ve edebiyatta Nobel Ödülü alacak değerler yetiştirmiş. Nobel alamadıysa da o eksende gezeleyen ve defalarca aday olan Yaşar Kemal’leri yetiştirmiş, dil ustası duygu seli Dağlarca gibi, Fazıl Say, İdil Biret, Suna Kan, Ruhi Su gibi dünya çapında değerleri yetiştirmiş. Daha sayamadığımız bilimde ve sanatta pek çok çağdaş değer, Cumhuriyetin var oluşunun uygarlık boyutu içinde var olmuştur. Toplumsal gelişme ilerleme, bu değerleri yok ederek değil, çok ederek gelişip ve güçlenecektir.