“iyinin kıymeti bilenmez imiş”

Onların meslekleri gözdeydi. Ustalar hatırlı insanlardı; el üstünde tutulurdu. Yaz- kış, durmadan çalışırlardı. Yine de siparişlerini yetiştiremezlerdi. Bakırdan yapılmış mutfak eşyası olmayan yoktu. Bakırdan yapılmamış olan tencere, tava yok denecek kadar azdı.

Köylerden şehirlere doğru başlayan göçler hızlandı. İnsanların alışkanlıkları, kullandıkları ürünler değişiyordu. Bakır kapların yerini başka ürünler aldı. Önce şehirlerde, daha sonra köylerde bakır kaplara olan ilgi azalmaya başladı.

Altmış yıl öncesinde Sadece Sungurlu ilçesinde elliden fazla bakırcı vardı. Kalaycılar yaz aylarında köylere giderlermiş. Günlerce durmadan çalışıp işlerini “anca” bitirirlermiş. Alacaklar ise “harman veresiye.”

En gözde mesleklerden biri daha gözden düşmeye başladı. Mesleğini bırakan ustaların yerini alan olmadı. Başta kendi çocukları, yakınları ekmek parasını başka yerlerde aramaya başladı.

İnsanların ilgisini çeken haberler bir süre çok konuşulur. Bazı konular ise hiç konuşulmaz. Gündemi sarsan bomba olayların biri biter diğeri başlar. İnsanları doğrudan ilgilendiren haberler genelde hiç konuşulmaz. Sağlık, eğitim, çevre gibi konuları konuşmaya bile değmez.

Biri çıkar beslenme konusunda bilgilerini bizlerle paylaşmak ister. Yaptığı araştırmaları, sonuçlarını sesinin çıktığı kadarıyla duyurmaya çalışır. Bazı ürünlerin sağlıksız olduğundan tutun da gıda ambalajlarının, kullanılan kapların bazı sakıncalarını dile getirmeye çalışır.

Kimi duymaz. Birileri de çıkıp erkek adama bir şey olmaz der geçer.

Gıda sektöründe kullanılan bazı kapların kansere yol açtığını bıkıp usanmadan yazıp çizenler vardır. Tükettiğimiz bazı gıdalar sağlıksız. Albenisi göze hoş gelen ambalajları ise ürünlerden farklı değil. Gıdaları pişirmek için kullandığımız tencereler tavalar da onlarla yarışıyor.

Farkında olmadan beslenmeye çalışırken hastalıkları kendi elimizle davet ediyoruz.

Bu konuda yapılan açıklamaların hiçbirinde kalaylı bakır kapların sağlıksız olduğunu yazıp çizen olmadı. Sadece Sungurlu ilçesinde değil, ülkemiz genelinde mesleğin son temsilcilerinden iki amcaoğlu var.

Yöremizin deyimiyle “emmi uşakları” olan Şahin ve Şeref Baranlıoğlu ustalara git evinde otur mu diyeceğiz? Yoksa onların el emeği göz nuru işçiliklerinin sayesinde bir ömür boyu sağlıklı yaşayan büyüklerimiz gibi onlara hak ettikleri değeri verecek miyiz?

Büyüklerimizden duyduğumuz bir söz vardı: ‘iyinin kıymeti bilinmez imiş!’