Bugün, yaklaşık 8 sene önce Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezinde yaptığım

bir “Şiir ve Müzik” gecesinde unutamadığım bazı anılarımı sizlerle paylaşacağım.

İYİ AKŞAMLAR SEVGİLİ ŞİİRSEVER DOSTLAR, HOŞ GELDİNİZ…

HAYATIN KARGAŞASINDAN ŞİİR, RUBAİ, MÜZİK, HİCİV VE MİZAH

LİMANINA SIĞINMAKLA İYİ ETTİNİZ. İYİ Kİ, GELDİNİZ, İYİ Kİ, VARSINIZ.

YAKLAŞIK İKİ BUÇUK SAAT BOYUNCA ŞİİRLE, RUBAİYLE, MÜZİKLE, HİCİVLE, MİZAHLA HOŞ VAKİTLER GEÇİRECEĞİMİZE İNANIYORUM.

Dünya var olalı âlemdeki bütün güzellikler şiir, rubai ve özlü sözlerle anlatılmıştır.

Şiir ve rubailer, gizemli sözlerle hayatı özetleyerek, insanları heyecanlandıran, halden

hâle sokan, başka âlemlere götüren hikmet ve felsefe yüklü dizelerdir.

“Yaşayan insanı ayakta tutan şiir, ölüyü bile diriltir.” diyor rahmetli Cahit Sıtkı Tarancı..

2006 yılı baharında 4. Levent’teki İş Bankası kulesinin bir konferans salonunda Cahit

Sıtkı Tarancı’yı anma gecesinde en önde oturuyorum.

Perde açıldı, sanatçı Şevval Şam çok, çok cömert bir kıyafetle salonun en önündeki bir sandalyesinde oturmuş. Yan tarafta davudi sesli Devlet Tiyatrosu sanatçısı bir bey tambur ve ney eşliğinde Cahit Sıtkı Tarancı’nın ölümsüz “Dalgın ölü” şiirini okuyor.

DALGIN ÖLÜ,

Dün gece bir kadın geçti, / Kabrimin yakınından..

Doya doya seyrettim / Gün hazinesi bacaklarını..

Gecemi alt üst eden..

Söylesem inanmazsınız,

Kalkıp verecek oldum düşürünce mendilini,

Öldüğümü unutmuşum…

Ben de şu rubaimle Cahit Sıtkı üstadı sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.

Cahit Sıtkı üstadı dün gece bir daha andık,

“Haydi Abbas” diyerek, asumana uzandık,

Acılarla geçen kısa ömrünün hatırasında,

“Otuzbeş yaş”la ağlayarak, üstadı selamladık…(Mehmet Özata)

Diğer bir üstad-ı âzam Yahya Kemal Beyatlı’

da şiiri şöyle tarif eder.

Eslaf kapıldıkça güzelden güzele,

Fer vermiş o neşveyle gazelden gazele,

Sönmez seher-i haşre dek şiir-i kadim,

Bir meşaledir, devredilir elden ele..

Aşka gelmişken Aşık Veysel üstadı anmadan olmaz.

Aslıma karışıp toprak olunca, / Çiçek olur mezarımı süslerim.

Dağlar yeşil giyer, bulutlar ağlar, / Gökyüzünde dalgalanır seslerim …(Aşık Veysel)

Rubaileri çok severim. Hayatın bütün sırları rubailerde gizlidir. Saadetler, felaketler,

acılar, ıstıraplar, kara sevdalar, hayal kırıklıkları, hayat tecrübeleri, yaşam öyküleri,

varlığın büyüsü, yokluğun acısı, olanlar ve olması gerekenler yalnızca bir dörtlüğe sığdırılır rubailerde. Bir rubai gördüğünüzde mutlaka okuyun, yaşamınızdan bir kesit bulacağınıza eminim. Çünkü, her rubai başlı başına bir hikmet ve felsefe dersidir.

Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok,

Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok,

Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok,

Ben düşündükçe var dünya, ben yok, o da yok… (Ömer Hayam)

İsmail Hakkı NebiloğluYegâh makamındaki şu güzel şarkısı beni bir başka âleme götürür.

Doldur ey saki bu cem bezminde bir gün mey biter,

Boş kalır fani kadehler, tel susar, hey hey biter,

Dem geçer, devran döner, hicran biter, her şey biter,

Boş kalır fani kadehler, tel susar, hey hey biter…

Sizlerin yaşama sevinci hiç bitmesin sevgili müziksever okurlarım.

20 Aralık 2017