Güzel yurdumuz ateş çemberinin içinde kaldı. Kalleş tuzaklar, canlı bombalar, patlamalar, saldırılar…Şehit acısı yaşamadığımız gün geçmiyor. Hem de acının rakamları, onlar hanesine çıktı. Öfke dorukta, ama bir yandan çaresizlik de…Düşman karşımızda değil ki, sinsi pusularda…
Çok şükür (!) dost ülke de kalmadı. Suriye sınırından başımızı bile çıkaramaz hale geldik. Müttefiklerimiz eliyle sınırımızda yeni devletler kurulurken, kitleler halinde sığınmacı gruplarını kabul etmekten ve bir de uzaktan obüs atışları yapmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.
Suriye politikasının ve toptan dış politikanın iflasından başka bir şey değil geldiğimiz bu nokta ve karşı karşıya kaldığımız bu yalnızlık. Kuşatılmışlıktan ancak, inadı bırakıp, bu coğrafyanın ve uluslararası konjonktürün gerçeklerini kabullenerek ve Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde, yeni oluşumların önüne set çekilmesine katkıda bulunarak çıkabiliriz.
Artık herkes biliyor ki, Cumhuriyet’in fabrika ayarlarına dönme zamanı gelmiştir. Ortadoğu bataklığından çıkmanın yolunu bulmadıkça, mezhepçi dış politikayı bütünüyle terketmedikçe, Türkiye’yi güzel günlerin beklemediği açıkça ortadadır.
Uygarlıkların beşiği, temiz kalpli, yiğit insanların yurdu Anadolu, felaketler içinde debelenmeyi hak etmiyor, gerçekten hak etmiyor.
Herkesin üzerinde birleştiği bir zaruret ise, milli birlik, beraberlik çağrılarını, arzu ve isteklerini ete-kemiğe büründürecek “barış ikliminin oluşturulması” yönünde adımların atılması, gerginlik ve kutuplaştırma siyasetinin bir kenara bırakılmasıdır.
O zaman görülecektir ki, bir avuç yıkıcı ve bölücü dışında Türk ulusu, tek bir yumruk gibidir. İçte ya da dışta, Türkiye’nin varlığına, birliğine, bütünlüğüne kastedecek her türlü ihaneti ve düşmanlığı tükürüğü ile boğacak kadar güçlüdür.
Biz diyoruz ki, kutuplaşmayı ortadan kaldırmanın ve tek yumruk olmanın ilk ve en somut örneğini Çorum gösterebilir; Türkiye’nin her yanına “Çorum’u örnek alın!” mesajının dalga dalga yayılmasını sağlayabilir.
İnsanlık tarihinin ilk yazılı barış antlaşmasının tarafı olan bu toprağın insanları, bugün de toplumsal barış ve hoşgörünün simgesi olabilirler.
Yerine göre “lafımızı esirgemeden” Çorum adına “nalına-mıhına” özeleştiriler yapıyoruz, ama yazılarımızı dikkatli takip edenler bilirler ki, umudu da bir kenarda hep muhafaza etmeye çalışıyoruz. Onun için, en zor anda bile olsa, “Umutsuzluk bize yakışmaz!” diyoruz.
Kapkaranlık sislerin ortasında, yılgın, bitkin, çaresiz kaldık, doğru, ama yüreklerimizde vatan, millet ve insan sevgisi sımsıcak durmuyor mu? Tamam o zaman! Silkinelim!
Ben şahsen, 2016 yılına girerken beslediğim umutları, yeniden yeşertiyorum içimde…
Ve kutuplaşmaları ortadan kaldırmaya, barışa, kardeşliğe, sevgiye dair sözü olan herkesi bekliyorum.
Mehmet YOLYAPAR