Bir toplantıda ünlü sanayici Andrew Carnegie’ye, endüstri için en büyük unsurun; çalışmak mı, sermaye mi, yoksa zekâ mı olduğunu sorarlar.
Bu soruyu tanınmış iş adamı bir soruyla cevaplar:
“Üç ayaklı bir sandalyenin hangi ayağı daha önemlidir?”
*
İçinde bulunduğumuz 2014 yılında Soma’da 301 ölüm, Ermenek’te 18 ölüm olayı talihsizliğini yaşadık. Ermenek’te balçık içinde kalmış işçilere henüz ulaşılamadı. Bakan Taner Yıldız: “Zor noktadayız. Bilimsel olarak öneride bulunabilecek varsa, Türkiye’nin her yerinden açık olduğumuzu belirtmek isteriz.” diyerek çaresizliğini açıklamış oldu.
Bu noktaya nasıl geldiğimize bakalım.
Kazanın olduğu günün ertesinde, yani 29 Ekim günü, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, “Suyun barajdan geldiğini tahmin etmiyorum” dedi.
Duayen emekli maden mühendisi 80 yaşında olan arkadaşım Atila Tüblek’e telefon açtım :“Bakan’ın söylediğini olmazmış sandım. Barajın altını deldiler de su oradan mı geldi?” diye sordum, “Oralarda eski ocak çok. Su alanı olabilir. Oralardan gelmiştir.” dedi.
6 gün sonra rapor açıklandı. Suyun eski ocaklardan geldiği belirtildi.
Ocağın bir tarafında 18 yıl önce diğer tarafında 10 yıl önce terk edilmiş ocak var. Bunlar suyla dolu ve oradaki sulu alana ruhsat veriliyor.
Ruhsatı veren mi? Ruhsatı alan bilgisiz işletmeci mi? Türkiye’nin bu konulardaki ilkel işletmeciliği mi hatalı?
Düşünmeye gerek yok! Hepsi hatalı .
Kapatmak veya modern işletmeye geçmek gerekiyor ama aynı zamanda geçimi ocaklardan olan ailelerin işsiz kalacak bireylerine de uygun iş bulmak gerekiyor. Bunun ne kadar önemli olduğu Soma’da, “Ocaklar kapatılsın” denilince ilk tepki; 301 insanı kaybeden ailelerden geldi.
Bu olay üçayaklı sandalyenin ayaklarının arasındaki önem farkını anlatmaya benziyor. Problem çok ayaklı ve karmaşık. Ülkemizde beni derinden yaralayan hatta maden ocaklarından çok daha fazla insan kıyımına sebep olan tarım işçilerinin taşınması olayı var.
Ermenek olayından 3 gün sonra Isparta’nın Yalvaç ilçesinde tarım işçilerini taşıyan minibüs kaza yaptı. 17 kişi öldü, 28 kişi de yaralandı.
2013’de 433 işçi yollarda öldü.
2014’ün ilk dokuz ayında 285 işçi yollarda can verdi.
Üstelik bunların içinde çocuk denecek yaşta insanlar, hamile kadınlar vardı.
7 Şubat 2007’de Ceylanpınar’da süt sağmaya giderken devrilen kamyondan 2’si çocuk 3 hamile olan 7 kadın öldü. Suçlu kazada ölen şoför oldu.
7 Ağustos 2007’de Sivas’tan Giresun’a fındık toplamaya giderken, devrilen minibüste 23 kişi öldü. Çocuk yaşta kızlar çoğunlukta. 14 kişilik minibüste 24 kişiydiler.
11 gün sonra 18 Ağustos 2007’de Şanlıurfa’daki trafik kazasında kamyonete doldurulan 40 kişiden 16’sı hayatını kaybetti. Bu suçu da kazada ölen şoför işlemişti.
Tarih 12 Nisan 2008 Şanlıurfa’dan Afyon’a giden kamyonda 9 ölü 35 yaralı.
Tarih 21 Temmuz 2012 Ağrıya dönen tarım işçilerinin minibüsünün lastiği patladı 13 işçi öldü 10’u yaralandı.
Aynı gün Kırıkkale’de tarım işçilerinin minibüsünün yaptığı kazada 6 kişi öldü.
13 Mayıs 2013 Adıyaman-Gölbaşı tarım işçilerini taşırken Çakal köprüsünden düşen minibüs ve 10 ölü 13 de yaralı.
Bunlar gazetelere yansıyan birkaç haber.
Maden ocaklarındaki zayiatın 20 katı.
Üstelik kontrolü kolay ve sonuç almak mümkün.
28 kişilik minibüse 44 kişi dolduruluyor ve polis bilmiyor. Ne yapsın derseniz size gülerim.
Biliyor ama o da umursamıyor. Orada bulunuyor da aklı başında olması gerekir, insanlarda umursamıyor. Vatandaş olarak artık sorumluluklarımızı bilmeli ve şikayet etmeyi öğrenmeliyiz.
Bu konulara gösterilecek ilgi, uyarı, gerekli şikayetler; olumlu sonuç almak için çok fayda sağlayacaktır.
En güzel günler sizlerin olsun.