Galiba Türkiye'de muhalefet yapmak çok kolay, iktidar sorumluluğu almak zor olsa gerek. Öyle ya, muhalefetten kimse hesap sormuyor, soramıyor. Nasıl olsa:
-İşsizlikten sorumlu değil.
-Enflasyondan sorumlu değil.
-Güvenlikten sorumlu değil.
-İç politikadan, dış politikadan da sorumlu değil.
Değil, değil, değil... Al maaşı, biraz sağdan konuş biraz soldan. Biraz getirilen yasalardan konuş. Biraz iktidarla karşılıklı ağız dalaşı... Sonra da ye, iç, yat...
* * *
Günlük söylemlerine baktığımızda:
-Ülke batıyor...
-Ülke soyuluyor...
-Ülke otoriterleşiyor...
-Cumhuriyet elden gidiyor, Atatürkçülük elden gidiyor...
Yani Türkiye'de, muhalefetin yıllardır ve de halen söylediği sözler bunlar... Üstelik bu sözler doğrudur da. Ama bu muhalefet anlayışı toplumdan cevap alamamakta ve de alamıyor. Peki, neden ve niçin? İşte sorun da budur!
Ayrıca:
-Getirilen her yasaya karşı çıkılır.
-Ama oylamaya katılıp ret oyu bile verilmez.
-Yani genel olarak muhalefetin ortak tavrı "istemezük"tür. Adeta bir "istemezük"ler koalisyonudur.
-Tek yapılan doğru iş, her yasayı Anayasa Mahkemesine götürmektir.
* * *
Öyle ki:
Bugüne kadar muhalefet anlayışı orduya, yargıya şikâyet etmek şeklinde olmuştur.
Zaten muhalefet, muhalefet olamadığı içindir ki, AKP referandumla birlikte 12 yılda 7 seçimi de kazanmıştır.
Özellikle son seçimin yani 30 Mart seçiminin sonucu ve propaganda yöntemi de bir muhalefetin hem de iktidara talip bir muhalefetin olmadığını göstermiştir.
Ve öyle bir muhalefet anlayışı oluşmuş ki; seçim döneminde cemaatten, şimdi ise Anayasa Mahkemesi Başkanından medet bekler olunmuştur.
* * *
Demek ki:
-Bu ülkede muhalefet, muhalefete bırakılmayacak kadar önemlidir.
-Bu ülkede din de, dinci bezirganlara bırakılmayacak kadar önemlidir.
-Ve bu ülkede Atatürk de, Atatürkçü bezirganlara bırakılmayacak kadar önemlidir.
İşte bunun için bu ülkede, en iyi muhalefeti "sosyal medya" yapar olmuştur.
İşte bunun için bu ülkede, "sosyal medya" iktidarın korkusu olmuştur.
* * *
Oysaki:
-Muhalefet, bir siyasal sığınak yeri değildir.
-Muhalefet, yalnız iktidarın oluşturduğu gündeme takılmak değildir.
-Muhalefet, iktidarla karşılıklı olarak toplumu kışkırtmak değildir.
-Muhalefet her şeye hayır demek de değildir.
Çünkü ülke yönetiminden İktidar kadar o da sorumludur.
* * *
Muhalefetin bugüne kadar yapamadığı ama yapması gereken şeyler de vardı:
Alevi-Sünni, Türk-Kürt birlikteliğini sağlayarak bu toplumda büyük yaralar açmış toplumsal felaketlerin kınanmasına öncülük yapabilirdi.
Örneğin Sivas katliamı... Örneğin Çorum katliamı... Örneğin Maraş katliamı...
Asker, sivil, yargı ve tüm vesayetlere karşı, tüm darbelere karşı genel bir birlik ve ortak bir refleksin önderliğini yapabilirdi.
Kürt sorununa, Alevi sorununa, önünü açan projelerle öncülük yapabilirdi.
Yani bu toplumun en hassas olduğu bir kanaldan toplumun damarına girebilirdi.
Ve de "istemezük" kimliğini değiştirerek, toplumsal barışın mimarı olabilecek bir güven verebilirdi.
* * *
Eğer muhalefet iktidara gelmek, gerçekten bu ülkeyi yönetmek istiyor ise:
-İktidara oynayan bir siyaset, siyasal başarısızlıklarının nedenlerini araştırır. Başarıya giden yolların stratejisini oluşturur.
-İktidara oynayan bir siyaset, ödün vermez, ilkelerini zaafa uğratmaz.
-Söylemlerinde, asla halkı inciten bir dil kullanmaz.
-Örneğin, benim oyum dağdaki çobanla eşit olmaz demez.
-Vatandaşa, bir kilo makarnaya oyunu sattın demez.
-Özellikle ötekileştirilmiş kimliklere duyarsız kalmaz.
Özet olarak, 30 Mart seçim sonuçlarım okuyabilen, ülkedeki sosyolojik alt-üst oluşu ve değişen sosyal dokuyu görebilen, ilkeli ve kararlı bir muhalefet olmak zorundadır.
Ve de toplumsal enerjiyi iktidara taşıyabilen, gücünü ilkelerinden alabilen bir muhalefet olmak zorundadır.